Temmuz/Agustos 2014 - page 37

37
TEMMUZ / AĞUSTOS
2014 • SAYI 233 •
PERSPEKTİF
mayarak kendi ayağına kurşun
sıkmaktadır. Müslümanlar ilk
ve öncelikli olarak İslami ka-
nunlara önem verirler; yüksek
doğum oranları ve göç yolu ile
Avrupa’daki Müslümanlar Av-
rupa’yı ele geçirme planları
yapmaktadır.”
Yahudi ve Müslümanlara yö-
nelik ifadelerden bazıları şun-
lardır:
“Yüksek mertebeler yabancı,
göçmen kişiler tarafından ele
geçirilecek ve ülkemizin kendi
evlatları köle, hizmetçi gibi ma-
kamlara kadar düşecekler… Bu
hayali bir hikâye değil, tama-
men gerçek... Yahudiler dünya
egemenliğini ele geçirmek için
var güçleriyle çabalamaktadır.”
(Nationalt Tidsskrift, 1926:7)
“İslam en az beş güçlü silaha sahiptir: Din,
göç, doğum, petrol ve yıllardır süren sabır. Tüm
bu faktörler tek başına ya da toptan genişleme
ve hâkimiyet kurmaya doğru yol alındığını gös-
termektedir.” (Berg 2007:27)
Antisemitik ve İslam karşıtı metinlerin her
birinde ülkenin misafirperverliğinin nasıl is-
tismar edildiği vurgulanır. Bawer, Norveç’teki
refah düzeyinin Müslümanlar tarafından nasıl
sömürüldüğünü tanımlarken; Eivind Saxlund
da Yahudilerin dinî vecibelerini yerine getirme-
leri konusunda sağlanan özgürlüğü eleştirerek,
“‘Din özgürlüğü için’ sinagog ve kendilerine ait
okullar kurma imkânı verilmiş; bu da gerçekte
devlet içinde devlet oluşturmuştur.” demiştir
(1922:35). Antisemitizmde Yahudilerin tehdit
oluşturmalarının esas sebebi “içeride” olmala-
rıdır. Buna benzer olarak en çok korkulan Müs-
lümanlar da Avrupa’daki Müslümanlardır. Avru-
pa’nın Müslümanlaşacağı korkusu, antisemitik
metinlerde çok kez dile getirilen “Avrupa’nın
Yahudileşeceği” korkusu ile kıyaslanabilir.
2. Sol kanatın saflığı:
20. yüzyılın başında
birçok metinde Avrupa ülkelerinin, bugün sol
kanada yöneltilen eleştirilerden pek de fark-
lı olmayan bir şekilde Yahudilerin oluşturduğu
tehdide karşı ülke olarak nasıl zayıf kaldıkları
vurgulanmıştır. Bu vurguya göre sol kanat, kül-
türel relativizm adı altında Avrupa’nın Müslü-
manların ellerine düşmesine izin vermektedir
ve İslam’ın temsil ettiği değerlere karşı değerle-
rimizi korumakta yetersiz kalmaktadır. Antise-
mitizmde de liberal ve sol görüşe sahip güçler
“Yahudi savunucusu” ve “özünü inkâr eden saf-
lar” olarak yaftalanmışlardır.
3. Tanrı tarafından emredilen nefret:
20. yüz-
yılın ilk yarısındaki Yahudiler ve bugünkü Müs-
lümanlar dinî inançlarına bağlı kişiler olarak
tanımlanmışlardır. “Biz”, dinin nüfuz sahasına
ait olan şeyler ile dünyevi hayatımız arasında
bir çizgi çekebiliyorken, “onlar” ikisini birbirine
karıştırmaktadır. Bu yüzden “onların” dinî kim-
likleri her zaman öne çıkan baskın özellikleridir.
Antisemitik bir metinden örnek vermek gerekir-
se: “Bizim için topluma ait dünyevi meseleler,
Yahudiler tarafından dine ait olarak düşünül-
mektedir.” (Saxlund 1922:35)
Böylece iki dinin mensuplarının hem müş-
terek zihniyetleri hem de içinde yetiştikleri
din, otoriter yapılar tarafından şekillenmiş ola-
rak tanımlanmaktadır. Antisemitizmde Yahudi
toplumu, tüm gücün sinagog etrafında toplan-
dığı teokratik bir toplum olarak görülmektedir.
1...,27,28,29,30,31,32,33,34,35,36 38,39,40,41,42,43,44,45,46,47,...68
Powered by FlippingBook