47
TEMMUZ / AĞUSTOS
2014 • SAYI 233 •
PERSPEKTİF
lar ile çok açık bir şekilde dile getirirler. Yahudi
halkının, şu an o topraklarda Yahudilerin yaşa-
masına rağmen, vadedilen topraklara dönmek
için Mesih’i beklemeleri gerektiğini düşünen
hahamların yanında bu düşünceye itiraz eden
politik yönelimli katılımcılar da var. Konu sıkça
Batı Şeria’ya geliyor ve anadili Arapça olan Müs-
lüman ve Hristiyan İsraillilerin, Bedeviler veya
Dürzîlerden farkı tartışılıyor. Buna karşın İran
veya Suudi Arabistan gibi ülkelere dair düşünce-
ler de dile getiriliyor. Yani herhangi bir konuş-
ma yasağı yok; her konu açık şekilde tartışılıyor.
Açıkçası Avrupa’da, yani memleketlerimizdeki
beraber yaşam hakkındaki çeşitli sorulara da ba-
kılacak olursa dış politika odak noktamız değil.
Daha çok son zamanlarda kesim ve kurban ya-
sakları sıklıkla tartışılıyor.
Avrupa’da Müslüman ve Yahudi dinî cemaatle-
rinin hangi alanlarda ortaklaşa çalışma imkânları
bulunuyor?
Nerede yok ki? Her alanda imkânlar var, ama
özellikle toplumsal beraberliğin söz konusu ol-
duğu, dinî haklar ve diğer insan haklarının kısıt-
lanmak istendiği ya da hâlihazırda kısıtlandığı
yerlerde sorumluluk sahibi vatandaşlar olarak,
toplumumuzu bilgilendirmek zorundayız. Dinî
ve siyasi aşırılığın tehlikelerini engellemek iste-
diğimiz yerlerde de beraber çalışılması gerekir.
Erkek çocuklarının sünnetinin yasaklanması
üzerine Avrupa karar mercileriyle buluşmaktan,
Yahudi ve Müslümanların dinî kesimlerinin kı-
sıtlanmasının ardından Danimarka Tarım Baka-
nı’nı ziyarete kadar ortak faaliyetler var. Bunun
dışında hangi kesişmelerin olduğunu Mauthau-
sen’daki toplama kampının duvarındaki Yahudi
ve Müslüman karşıtı bir grafiti de gösterir: “Ba-
balarımız için Yahudi olan bizim için Müslüman
dölüdür. Uyanık olun! 3. Dünya Savaşı, 8. Haçlı
Seferi!”
Sizce iki dinî cemaat arasında verimli bir ortak
çalışma gerçekleştirilebilmesi için aşılması gere-
ken en önemli engel nedir?
Bilmemiz gerekir ki Müslümanlar antisemi-
tik veya Yahudi karşıtı olamaz. Yahudilerin tek
Allah’a inandığına ve birçok dinî uygulamanın
Müslümanlarınkine benzediğini hatırlamalıyız.
Bir hahamın anlattığı üzere, Yahudi bakış açısı-
na göre Müslümanlar da Hz. Nuh (a.s.)’un yedi
emrini takip ettikleri için Ortodoks bir Yahudi,
ibadetini camide yapabilir. Ehli kitap olarak ad-
landırılmalarının sebebi olan bu benzerlikleri ki-
şisel temaslarımızda da fark edebiliriz.
Geçmişten gelen ve benzerleri Müslümanla-
ra da yöneltilen antisemitik düşünceler ortadan
kalkmalıdır. Suriye devlet kanalında görebildiği-
miz üzere, üstünden zaman geçmiş eski Yahudi
karşıtı Hristiyan geleneklerin tekrar canlandı-
rılması gerçekten gariptir. Kısa bir süre önce
Frankfurt Havalimanı mescidinde Vahhabiliğin
kuruluşunu anlatan bir kitapçık buldum. Burada
sadece hayali ajan Hamper’a başvurulmamış, ay-
rıca önsözde Yahudiler de fesatçı bir kitle olarak
lanse edilmişti. İran yanlısı siyasi yorumlarda da
Vahhabilerin, İsrail dış politikasının destekleyi-
cileri olarak lanse edilmesi ilginçtir. Yani, Yahu-
diler her kuruntunun odak noktasıdırlar.
Bilinmelidir ki 1400 yıl Müslümanlar diğer
inanç şekillerine sadece saygı duymamış, ayrı-
ca bu inançlara dair düzenlemeler yapmışlardır.
Hindular Hindistan’daki Müslümanlar tarafın-
dan ne zorla dinlerinden çevrilmiş ne de diğer
Hristiyanlar, Yahudiler ve Zerdüştler gibi top-
luluklar dinlerini ve kültürlerini icra etmeyi bı-
rakmak zorunda kalmışlardır. Antisemitizm ta-
rihimizin bir parçası değildir, bundan sonra da
olmamalıdır.
Mauthausen Toplama Kampı’nın duvarlarına 2009 yılın-
da “Babalarımız için Yahudi olan, bizim için Müslüman
dölüdür. Uyanık olun! 3. Dünya Savaşı, 8. Haçlı Seferi!”
yazısı yazılmıştı.
©
Flickr.com/
photographerglen
1
Söyleşinin kısaltılmış versiyonudur.