31
TEMMUZ / AĞUSTOS
2014 • SAYI 233 •
PERSPEKTİF
Etnik Uzlaşma Vakfı’nı (FFEU) kurma motivas-
yonunuz neydi?
1989 yılında vakfı kurduğumuzda ilk 18 yıl bo-
yunca odaklandığımız tek konu Amerika Birleşik
Devletleri’ndeki siyahiler ile Yahudiler arasında-
ki ilişkileri kuvvetlendirmekti. 1950 ve 1960’lar-
daki insan hakları mücadelesinde Yahudi cema-
atinden başka Amerikan toplumundaki hiçbir
cemaat Martin Luther King’e ve Afro-Amerikalı-
lara destek çıkmamıştır. Bu olay, Yahudiler ile si-
yahiler arasındaki ilişkilerin ve ittifakın başladığı
tarihtir ve belki de Birleşik Devletler tarihindeki
en büyük sosyal değişimdir. 7 yıl önce odak nok-
tamızı değiştirdik ve Müslüman-Yahudi ilişkile-
ri üzerine yoğunlaştık. Müslüman ve Yahudiler
arasındaki uzlaşmayı 21. yüzyılın en büyük din-
darlararası girişimi olarak görüyoruz. 14 milyon
Yahudi ve 1.4 milyar Müslüman, sonunda anlıyo-
ruz ki aslında hepimiz İbrahim’in çocuklarıyız ve
hepimiz için tek çıkar yol, birbirimize merhamet
duymak ve birbirimizi koruyup kollamak.
Müslüman-Yahudi ilişkileri hangi açıdan önem
arz ediyor sizce?
Özellikle Avrupa’da iki dinin mensuplarının
ibadetlerini yapabilmeleri için bu ilişkinin çok
önemli olduğunu düşünüyorum. Müslüman ve
Yahudilerin Avrupa’daki sağcı radikallerin sal-
dırısı altında olduğunu görüyoruz. Orta Doğu’da
hakiki ve özgün bir barış sağlamak için güvene
ihtiyaç duyulduğunu görüyoruz. Amerika ve Av-
rupa’da İslamofobi’nin ve Müslüman karşıtı fa-
natikliğin büyümekte olduğunu görüyoruz. Yani
“Güvenin Olmadığı Bir
Ortamda Barış Nasıl Sağlanır?”
ÖMER
ÖKSÜZ
»
Etnik Uzlaşma Vakfı (FFEU-Foundation for Ethnic Understanding) Kurucusu ve
Başkanı Musevi Din Adamı Marc Schneier, Müslüman-Yahudi ilişkileri ve Orta
Doğu’da aşılamayan sorunların bugünkü ilişkilere etkisi gibi konulara dair
sorularımızı yanıtladı.
iki dinî cemaat arasındaki ilişkilerin güçlendiril-
mesi birincil derecede önem arz ediyor.
Şu ana kadar edindiğiniz kazanımlar nelerdir?
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nin
sünnetin uygulanışına yönelik kararı ile mü-
cadele etmek için en ön sırada yerimizi aldık.
Zira sünnetin yasaklanmasına dair karar, Yahu-
di ve Müslümanları derinden yaralayacaktı. Av-
rupa’da Avrupa Müslüman ve Yahudi Liderler
Meclisi (GEMJL-Gathering of European Muslim
and Jewish Leaders) adında bir birlik kurduk ve
FFEU’ya üye olan bu birlik kapsamında 25 ülkede
her iki dinin mensuplarını temsil ettik. Danimar-
ka’da Müslüman ve Yahudilerin helal/koşer ke-
sim ritüellerine getirilen yasağa karşı duran tek
birleşik Müslüman-Yahudi ses bizdik. Her sene
Kasım ayında “Kardeşlik Haftası” kapsamında
tüm dünyada yüzlerce cami ve sinagog partner
ya da kardeş kurumlar oluyorlar. Kısacası son 7
yılda çok yol kat ettik ve asıl iyi haber, yolculuğu-
muzun henüz başlamış olması.
Geçmişte örnek barışçıl yaşamlarına rağmen
günümüzdeYahudi veMüslümanlar iki karşı kutup
olarak görülüyor. Bu nedenle iki dinin mensupları-
nı bir araya getirmek ihtiyatlı bir yaklaşım gerekti-
riyor. Her iki tarafla da iletişime geçerken nasıl bir
tutum sergilenmeli sizce?
İki farklı kutup gibi algılansa da gerçekte
Müslüman ve Yahudilerin sadece ortak inan-
ca sahip olmakla kalmadıklarını, aynı zamanda
kaderlerinin de ortak olduğunu görüyoruz. Biz
Dosya/Söyleşi