39
TEMMUZ / AĞUSTOS
2014 • SAYI 233 •
PERSPEKTİF
hem de Müslümanlar kadına baskı ile özdeşleş-
tirilmiştir.
6. Uyum isteksizi olmak:
“Diğerlerinin” ulus
devlete sadık olup olmadıkları sorunu sadece
devleti ele geçirecekleri komplosu ile değil, ay-
rıca bu kişilerin yaşadıkları devlete gerçekten
uyum sağlayıp sağla-
yamayacakları ile de
ilişkilendirilmiştir.
Yahudiler için kendi
kimliklerinin, İngiliz,
Norveçli veya Fransız
kimliklerine
oranla
her zaman önde ola-
cağı düşüncesi anti-
semitizm
tarihinde
bilinen bir olgudur.
Bunun sebebi, “bunu
kendilerinin isteme-
leri” olarak görülür;
kendi istekleri ile va-
roşlarda yaşadıkları
için uyum sağlama
isteğinden yoksun ol-
duklarının altı çizilir.
Günümüzdeki tartış-
malarda ise genellikle
Müslümanların “top-
lumun büyük kesimi-
nin” yaşadığı bölge-
lerin dışında yaşamak
istedikleri ve “toplum
içinde kendi toplu-
luklarını izole eden
vatandaşlar oldukla-
rı” belirtilmektedir.
7. Hümanizm ek-
sikliği:
Antisemitik
metinlerde, Musa’nın
Kanunu’ndan başka-
sına itaat etmeyen bir Yahudi ahlakından bah-
sedilir. Müslümanlar tanımlanırken ise onların
kişisel olarak gelişen ve evrensel olan ahlaki
değerlerden yoksun oldukları belirtilmektedir.
Saxlund, “Hümanizm ve özgürlük (Yahudiler
arasında) bulunmamaktadır.” diye belirtmiştir
(1922:34,35). Yahudilerin hisleriyle değil akılla-
rıyla hareket ettikleri söylenmiştir. Buna benzer
olarak Müslümanların da hisleri göz önünde bu-
lundurmadan kendilerine telkin edilen doktrin-
ler ve otorite ilişkilerinin tesiri altında oldukları
söylenmektedir.
Antisemitizmi Avrupa’daki bir azınlığın ana-
lizini yaparken karşılaştırmalı bir kaynak olarak
kullanmak ile Yahudilerin tarihteki durumunu
günümüzdeki Müslümanlarla kıyaslamak aynı
şey değildir. Fakat Yahudi Tarihi profesörü Est-
her Benbassa’nın da ileri sürdüğü gibi her iki
örnekte de görülen dışlayıcı mekanizmalar, Av-
rupa’nın toplum mühendisliği hakkında bilgi
vermektedir. Yahudilere karşı asırlarca süren
ayrımcılık birikimimiz, yeni bir grubu olumsuz
olarak yaftalama mekanizmaları devreye girdi-
ğinde bu mekanizmaları araştırmada yardım-
cı olacaktır. Yine bu karşılaştırma, azınlıkları
olumsuz stereotiplerle tanımlama konusundaki
kültürel birikimimiz hakkında da bir şeyler söy-
leyebilir.
Kendini beğenmişlik, diğerlerini ayıplama
ve öncü kimlik mekanizmaları, geçen yüzyılın
antisemitizmi ve bugünkü İslam karşıtı tartış-
malarda kendini açıkça belli ediyor. Eğer stereo-
tipleştirme eğilimlerinin nasıl oluştuğu ve nasıl
bir temele sahip olduğu konusunda farkındalık
oluşturulabilirse, toplumsal kutuplaşma en bü-
yük desteklerinden birini kaybedecektir. Tarihi
ya da tarihî farklılıkları kullanarak “diğerleri-
nin” nasıl tasvir edildiğine dikkat çekilirse bu tür
kalıp yargıların geçerliliğini yitirmeleri sağlana-
bilir. Tarihimizde antisemitizmde kullanılan ve
günümüzde İslam karşıtı söylemlerde görülen
klişeleri gün yüzüne çıkarmak, İslamofobi’nin
palazlanmasına engel olacaktır.
*Dinî Azınlıklar ve Soykırım Araştırma Merkezi’nde çalışan
Døving’in ağırlıklı araştırma konusu Norveç’teki mülteciler
ve Müslümanlardır.
Antisemitizmde Yahudilerin tehdit
oluşturmalarının esas sebebi ‘içer-
de’ olmalarıdır. Buna benzer ola-
rak en çok korkulan Müslümanlar
da Avrupa’daki Müslümanlardır.
Avrupa’nın Müslümanlaşacağı
korkusu, antisemitik metinlerde
çok kez dile getirilen ‘Avrupa’nın
Yahudileşeceği’ korkusu ile kıyas-
lanabilir.
©
Flickr.com/CircaSassy