49
TEMMUZ / AĞUSTOS
2014 • SAYI 233 •
PERSPEKTİF
Yahudi” olarak tanımlayanlar var. Peki sizin ulaş-
mak istediğiniz kitle kim?
Amerikalı genç Yahudileri de kapsayan çok
daha geniş bir kitleye sesleniyorum. Metroda
yolculuk esnasında veya sokakta yürürken kipa
takmış genç bir Yahudinin yanıma geldiği ve
medeni bir sohbet gerçekleştirdiğimiz çok ol-
muştur. Birbirimizden farklı düşünebiliriz, fakat
artık Amerikalı Yahudilerin, Yahudi kuruluşları
hariç, beni bir düşman olarak gördüklerini dü-
şünmüyorum; zira birçoğu artık İsrail’in yaptık-
larının yanlışlığının farkına varmış durumda.
Bugün Avrupa ve Amerika’da Müslüman ve
Yahudiler arası ilişkileri geliştirmek için faaliyet
gösteren pek çok inisiyatif, iki dinî toplumun
mensuplarını bir araya getirerek karşılıklı anlayış
köprüleri inşa etmeye çalışıyor. Sizce bu girişimler
İsrail-Filistin meselesinin adil ve barışçıl çözümü
için bir şans olabilir mi?
Ben Müslümanlar ve Yahudiler arasındaki
problemin bir araya gelip konuşmaları ve an-
laşmalarıyla çözülecek, karşılıklı yanlış anla-
şılmadan kaynaklanan bir problem olduğunu
düşünmüyorum. Sorun bu değil; sorun İsrail
hükûmeti. Aldığı geniş popüler destek sayesin-
de İsrail hükûmeti uluslararası yasaların sorunu
çözecek en temel prensiplerine uymayı redde-
diyor. Dolayısıyla sorun psikolojik değil, politik
bir sorun ve İsrail’i uluslararası kanunlara bo-
yun eğmeye razı edecek ölçüde uluslararası bir
baskı da yok.
İsrail ve Filistin arasında geçen sene başlatılan
barış görüşmelerinden kalıcı bir barış çıkar mı?
Ortada görüşülecek bir şey yok ki! Bu me-
selenin çözümü için uluslararası yasalara da-
yalı birtakım temel şartlar var. Bunlar, İsrail’in
1967’de işgal ettiği bölgelerden çekilmesi, Batı
Şeria’nın tamamını, Batı Kudüs’ü ve Gazze’yi
içine alan bir Filistin devletinin kurulması ve
mülteci sorununun adil bir şekilde çözülmesi.
Sorunu çözecek şartlar bunlar ve İsrail tüm bu
şartları yerine getirmeyi reddediyor. Dolayısıyla
ortada görüşülecek bir şey yok. İsrail işgal ettiği
toprakları ilhak etmeye devam ederken siz sade-
ce konuşur, konuşur ve konuşursunuz. Fakat bu
bir barış süreci değil, ilhak süreci.
İsrail uluslararası yasalara saygı gösterme-
diği, yani 1967’de işgal ettiği topraklardan geri
çekilmediği ve mülteci sorununa adil bir çözüm
sunmadığı müddetçe ona bu yasaları kabul etti-
recek yaptırımlar uygulanmalı.
Sizce medyanın Orta Doğu sorununda ne gibi
bir misyonu var?
Avrupa medyasını takip ettiğimi söyleye-
mem, fakat Amerikan medyası İsrail-Filistin
meselesinde, geçmiştekine kıyasla azalsa da
kesinlikle İsrail yanlısı bir tutum benimsiyor.
Ayrıca Müslüman karşıtı düşmanlık söz konusu.
Benimsenen bu iki tutumun Orta Doğu’da olan
bitenin doğru anlaşılmasının önünde engel ol-
duğunu düşünüyorum, tıpkı Mısır konusunda
olduğu gibi. Orada ilk defa demokratik bir şe-
kilde seçilmiş bir hükûmet vardı ve ardından
askerî darbe ile devrildi. Askerî darbeyi des-
tekleyen ABD, bugün de binden fazla pasif di-
renişçiyi öldürerek başa gelen, yaklaşık 20 bin
Mısır vatandaşını tutuklayan ve işkence eden
yeni hükûmeti destekliyor. Siz hem kriminal bir
rejimi destekleyip hem de demokrasinin adil ve
tarafsız destekçileri olarak görülmeyi nasıl bek-
leyebilirsiniz?
Pek çok kişi siziWaterloo Üniversitesi’ndeki ko-
nuşmanızda söylediklerinizi kırıcı bulduğunu söy-
leyen öğrenciye verdiğiniz cevapla hatırlıyor. Sizce
ifade tarzınız söylediklerinizin daha geniş bir kitle
tarafından anlaşılmasına engel oluyor mu?
Hayır! Ben son derece mantıklı ve rasyonel
bir konuşma yaparken, histeriye neden olmaya
çalışan kendisiydi. Prensip olarak birinin bana
Nazi soykırımı hakkında nasıl konuşmam gerek-
tiği konusunda akıl vermesini ve söylediklerim-
den rencide olduğunu söylemesini son derece
saldırganca buluyorum. Neticede ailesinin her
ferdini soykırımda kaybetmiş olan benim an-
nem-babam ve hayatlarının sonuna kadar bu
hadisenin acısını taşıyan ebeveynlerimle ya-
şamak zorunda olan da bendim. Hâl böyleyken
Nazi soykırımı hakkında bildiği tek şey Schind-
ler’in Listesi’nden ibaret olan genç bir kadın
çıkıyor ve bana akıl vermeye kalkıyor. Bu bana
göre küstahça bir hareketti, dolayısıyla verdiğim
cevap o durumda verilebilecek en makul cevaptı.