Mart 2014 - page 22

PERSPEKTİF
• SAYI 229 •
MART 2014
22
Dosya
Etnosentrizm (ya da etnosentrisizm); insa-
nın hayat felsefesini etnik kimlik merkezli olarak
inşa etmesidir. Düşünce ve davranışların belir-
lenmesinde belirli bir etnik kimliğin ya da yapı-
nın belirleyici bir değer olarak kişi veya toplum
yaşamında ön plana çıkması, etnik kimlik temel
alınarak sosyal çevreyle ilişkilerin düzenlenme-
si temayülüdür. Etnosentrik dindarlık ise kişinin
din ve dinî yaşam algısının etnik temele dayalı
olarak şekillenmesidir.
Etnosentrik dindarlığın temellerini, etnik
kimliğe yönelik bir ilahi seçilmişlik ya da diğer-
lerinden üstünlük fikrinde aramak gerekir. Hangi
inanç sistemine bağlı olursa olsun dünya gene-
linde birçok kişi ya da sosyal grup, mensup oldu-
ğu etnik aidiyeti düşünce ve davranışlarında be-
lirleyici olarak görmekte ve etnosentrik dindarlık
anlayışını gerektiğinde kendi dinî kaynakların-
dan ve değerlerinden hareketle -bu kaynaklar
ve değerler gerçekte buna imkân vermiyor olsa
bile- temellendirme/meşrulaştırma yoluna git-
mektedir.
“Allah’ın dini” olarak İslam, insandanAllah’ın
mutlak birliğini ve O’nun iradesini yaşamının
merkezine almasını ister. Bu bağlamda İslam
inancında “tevhid” olarak adlandırılan öğreti,
hayata Allah merkezli olarak bakmayı, Allah’ın
iradesinin beyanı olarak Kitabullah’ı her inanç,
düşünce ve davranışın temel referansı olarak ka-
bullenmeyi ifade eder. İslami öğreti, inananların
tabi oldukları etnik kimlikler de dahil her durumu
dinin temelini oluşturan tevhid öğretisi doğrul-
tusunda açıklar. Bu bağlamda İslam, etnik kim-
likleri insanın var oluşuna yönelik bir gerçeklik
İslam’ın
Etnosentrizme Bakışı
Etnik kimlik siyasetinin giderek yaygınlaştığı ve belirli bir etnik kimliği merkeze alarak
diğerlerine yönelik ırkçı, dışlayıcı tutumları benimseyen politik yapıların güç kazandı-
ğı günümüzde, İslam’ın etnosentrist düşünceye karşı öğretileri büyük önem taşıyor.
PROF. DR. ŞINASI
GÜNDÜZ
*
»
olarak kabul etmekle birlikte, bunu insanın sos-
yal ilişkilerinde belirleyici bir farklılık olarak gör-
mez; etnik ve soy farklıklarının yalnızca insanlar
arasında bir “tanışma” aracı olduğunun altını çi-
zer. Allah katında üstünlüğün ise, ancak Allah’a
itaat yoluyla yakınlaşmanın ifadesi olan takva ile
olduğunu vurgular: “Ey insanlar! Şüphe yok ki,
biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbiri-
nizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayır-
dık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı
gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah
hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.”
(Hucurât suresi, 49:13) Burada Kur’an’ın kullan-
dığı “taarruf”, yani birbirini anlama ve tanıma
kavramı oldukça önemlidir. Bu kavram insanların
etnik ve soy farklılıklarının yok edilmesi gereken
hususlar değil, birbirini anlamaya ve tanımaya
yönelik bir zenginlik olduğuna işaret etmekte-
dir. İslam etnosentrizme ve yol açtığı kabilecilik,
kavmiyetçilik, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı gibi
hastalıklara karşı olanca gücüyle mücadele et-
mektedir. Bu bağlamda İslami kaynaklar Arap’ın
Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap’a her-
hangi bir üstünlüğünün olmadığını vurgulamak-
ta; ırk, renk ve cinsiyet ayrımının insanlar arası
ilişkilerde belirleyiciliğini reddetmektedir.
İslam’ın bu temel yaklaşımına rağmen günü-
müzde etnik kimlik siyasetiyle sosyal tutum ve
davranışlarda etnosentrik yaklaşımların çeşitli
İslam toplumlarını da bir virüs gibi istila ettiği-
ni görmek gerçekten üzücüdür. Müslüman halk-
ların tevhid merkezlilikten etnosentrizme nasıl
ve neden evrildiği sorusu, üzerinde durulması
gereken ciddi bir problem olarak karşımızdadır.
1...,12,13,14,15,16,17,18,19,20,21 23,24,25,26,27,28,29,30,31,32,...60
Powered by FlippingBook