ceğini ve yapabileceğini insanlara hatırlatan ay-
rımcılık karşıtı güçlü bir söylem. Irkçılık ve ona
bağlı olarak ortaya çıkan mağduriyet karşısında
alınan kısa vadeli önlemler yeterli olmayacak-
tır; uzun vadede tamamen ortadan kalkmasını
sağlayacak yollar üzerinde çalışmak gerekmek-
tedir. Avrupalı, ulusal, bölgesel ya da yerel karar
mercilerini, ayrımcılığın her türlü boyutunu or-
tadan kaldıracak bütüncül planları hayata geçir-
meleri için hep birlikte göreve davet ediyoruz.
Bunun için son derece titiz stratejilerin yanında
yeterli kaynak da gerekmektedir.
Avrupa denilen kavram, tamamıyla “Avrupa”
ve “diğerleri” üzerine kurulu. Bu anlamda aslında
Avrupalı olmayan gruplarla Avrupa arasında oto-
matik bir ötekileştirme ya da etnosentrizm ortaya
çıkmıyor mu?
Aslında evet. Nitekim, Avrupa kimliği “di-
ğerleri” karşısına inşa edilmiş “biz” temeli
üzerine kurulmuştur. Bu, Avrupa’nın geçmiş
uzun tarihi içerisinden de okunabilir: Tarihin
pek çok döneminde Avrupa toplumları, çeşit-
liliği ve toplumsal karmaşıklığı idare etmek
için muhtelif zorluklarla karşı karşıya kal-
mışlardır. Yahudiler, Katharlar, Protestanlar,
Müslümanlar, Basklar ve Romenler... Bütün
bu toplumlar için sunulan alternatifler asimi-
lasyon ya da yok olmaya rızadan ibarettir; bir
orta yol mümkün değildir. Avrupa’da çeşitliliğe
yaklaşım, Türkiye ve Endonezya’da olduğu gibi
farklılıkları bütünlemek ve onları kucaklamak
yerine, onları dışlayıcı bir seyir takip etmekte-
dir. Bu mantık neredeyse son bin yıldır Avrupa
toplum modelinin temelini oluşturmaktadır.
Her ne kadar bu durum geceden sabaha de-
ğişecek bir şey değilse de; özlemini
kurduğumuz toplumsal yapıyı
tam olarak karşılamamak-
la birlikte, İkinci Dünya
Savaşı’ndan bu yana
yaşanan gelişmele-
ri ve değişmeleri
etkileyici olarak
değerlendire-
biliriz. Evet,
ilerleme ya-
ş anmı ş t ı r ;
ancak geçmişin zehirli atıklarından muaf oldu-
ğumuz söylenemez. Azınlıklar adına ciddi mü-
cadeleler yapılmış ve yol kat edilmiştir. Bizler,
2 ya da 3 kuşak sonrası için mücadele ediyoruz.
Bu gayretlerimizin semeresini ölmeden önce
görememe ihtimalimizin bulunduğunu da bi-
liyoruz. Fakat bu işin bazı güzellikleri de var:
Farklılık ve çeşitlilik için olan mücadelemiz sivil
hak hareketleri olan Rönesans, Fransız ve Ame-
rikan devrimleriyle derinden ilişkiye sahip. Bi-
zim yaptığımız “Eşitlik Evi”nin duvarına sadece
yeni bir tuğla koymak; tabii aynı zamanda dışa-
rıdan gelenlerin rahat girebilmesi için kilide bir
de anahtar yerleştirmek.