13
MART 2014 • SAYI 229 •
PERSPEKTİF
*İslam Bilimcisi, Doğu Dilleri ve Genel Tarih uzmanı olan
Dr. Andreas Tunger-Zanetti, Luzern Üniversitesi’ndeki Din
Araştırmaları Merkezi’nin koordinatörlüğünü yapmaktadır.
fakat bence bu, en az, Müslüman
gençlerin de katıldığı hayır çalış-
maları kadar önemli.
Müslüman gençler arasında
yaygın olan organizasyon yapıları
sizce uyumun mu, yoksa paralel
toplumun mu göstergesi? Gençle-
rin organize olmasının ardındaki
fırsat ve tehlikeler nelerdir?
Organizasyon, diğer genç gruplarda oldu-
ğu gibi Müslüman gençler arasında da olduk-
ça zayıf. Gerçi gençler çabucak kaynaşıp bir
şeyler oluşturabiliyorlar: Bir dernek, internet
sayfaları ya da bir buluşma gibi... Ama sürekli-
likte sorunlar meydana geliyor. Bir cami cema-
atinden etkin bir yönetici ya da bir-iki faal üye
evlenecek olsa ya da eğitim ve iş gibi sebep-
lerden ötürü başka bir yere taşınsa, bütün ça-
lışmalar sekteye uğrayabiliyor. Bunun yanında
Müslüman gençlerin katıldığı gruplar yalnız-
ca Müslümanlara yönelik olsa da herhangi bir
dışlanma yaşanmıyor. Okul ve iş yerlerindeki
günlük hayatlarında Müslüman gençler, Müs-
lüman olmayan çevreleriyle normal bir ilişki
içinde oluyor. Bir şeyler başarmak istiyorlar;
ama bu, toplumda ancak işbirliğiyle mümkün,
kendi kabuğuna çekilmek çözüm değil.
İsviçre Müslümanları herhangi bir devlet
yardımı veya toplumsal bir destek alıyorlar mı?
Ya da şöyle soralım: İsviçre’de Müslümanlar ka-
bul görüyor mu?
Devlet ya da toplum “Müslümanları” des-
teklemiyor. Böyle bir görevleri de yok. Devlet
makamları, genel anlamda hangi dine men-
sup olursa olsun ayrımcılığa maruz kalanları
destekler; sıkça ayrımcılıkla karşılaşan Müs-
lümanları desteklemek de bunun içindedir.
Müslüman dernekler ile kilise gibi gayrimüs-
lim organizasyonlar bazen ortak çalışıyor. Ka-
bul ve tanınma ise toplumsal çalışmayla elde
edilir. Anlaşılmaz, kötü, ayrımcı ya da bir şe-
kilde problemli de olsa oy hakkı olan insan-
ların kendilerinin karar verebildiği doğrudan
demokrasilerde, azınlıklar, halkın bir gün doğ-
ru karar verebileceğini bekleyemeyeceklerine
göre, kabul görmek için daha fazla çaba gös-
termelidirler.
İsviçre’deki güncel siyasî gelişmeler; mesela
minare yasağının halk oyuyla kabul edilmesi ve
göçmenlere getirilen kısıtlamalar, toplumda İs-
lam karşıtı eğilimlerin var olduğunu gösteriyor.
Bunun nedeni nedir ve Müslümanlar buna karşı
ne yapabilirler?
İslam,
batı
Avrupa
toplumlarının
“diğerleri”ne ve aynı zamanda genel olarak
dine yaklaşımını yansıtan; bu toplumların
“kendi”lerini ve “Avrupa”yı tanımlamaya ça-
lıştıkları bir zemin. Bu tartışmanın aktörleri,
Müslümanlarla ya da Müslümanların düşün-
celeriyle hiç mi hiç ilgilenmiyor. Müslüman-
lar bu durumda ne yapabilir? Bence, Müslü-
manların kendilerini mağdur hissetmeleri ve
böyle lanse etmelerinin herhangi bir getirisi
yok. Sabırla, tekrar tekrar kendi bakış açılarını
ifade etmeleri ve toplumda -bu bir itfaiye bile
olsa- aktif olarak yer almalarının getirisi bana
kalırsa daha fazla.
“Genç, Müslüman, İsviçreli” (“Jung, muslimisch,
schweizerisch”) isimli çalışmaya
ch/deu/publikation_1168660.html
adresinden ula-
şabilirsiniz.