PERSPEKTİF
• SAYI 229 •
MART 2014
36
Dosya/Söyleşi
Yani etnik olarak“diğerleri”dediğimiz gruplar,
aslında ekonomik temelli olarak ortaya çıkıyorlar.
Peki toplumda hâkim olan etnik temelli ayrışmala-
rı nereye koyacağız?
Tabii ki halk arasında ötekileştirme var. Ör-
neğin Batı’da halk arasında siyahlar hakkında
ön yargılar vardır. Kişi belki siyahlara karşı de-
ğildir, ama yine de siyahların beyazlar kadar
“gelişkin” veya “akıllı” veya “üstün” olduğunu
düşünmüyordur. Bu bence bugün de yaygındır
Batı’da. Neden böyle düşündüğünü sorsanız bi-
risine, cevap vermekte zorlanır. Çünkü bu, üze-
rinde düşünmeden, kafasının çok derinlerinde
beslediği bir ön yargıdır. Batı kültüründe 200
yıldır, “Siyahlar geri” diye anlatılmasının bir so-
nucu olarak, bu kültürün içinde doğan, büyüyen
insanın kafasında bu düşünce farkına bile varma-
dan yer eder. Aynı şey Avrupa’da Müslümanlara
bakış için de geçerli. Irkçı değilse bir Batılı,
İslamofobi’yi yanlış bulur. Ama yanlış bulanların
bile kafalarının bir yerinde, Muhammed’in ortaya
çıktığı günden beri Hristiyan kültüründe var olan
“Müslüman’ı kötü gösterme çabası”nın izleri
vardır.
Kitabınızın“yabancı şairler”raflarında bulundu-
ğundan ya da“Ne kadar güzel Türkçe konuşuyorsu-
nuz!” gibi tepkilerle karşılaştığınızdan bahsediyor-
sunuz. İnsanların sizi “öteki” olarak nitelemesi nasıl
bir duygu?
En yaygın ırkçılık, ırkçılık olduğunun bilin-
cinde bile olmayan ırkçılıktır. Türkiye’de bir ka-
muoyu yoklaması yapsak ve sorsak, “Yahudiler
dünyayı kontrol ediyor mu?” Ezici bir çoğunluk
çıkar, “Evet” diyen. Veya desek ki, “Yahudiler bir-
birini kollar mı? Yahudiler kendi çıkarları için
her şeyi yapar mı?” Ezici çoğunlukla “Evet” ce-
vabı alacağınızdan emin olabilirsiniz. Bu ırkçı-
lıktır. Çünkü “Yahudiler” diye bir şey zaten yok.
Ukrayna’da köylü bir Yahudi, New York’ta zengin
banker bir Yahudi, Türkiye’de, Balat’ta bakkal bir
Yahudi var. Bunların kültürleri bile aynı değilken,
niye yanındaki 70 yıllık arkadaşı olan Müslüman
bakkalı değil de birbirini kollasın? Ayrıca “Yahu-
diler” diye bir grup düşünüp, sırf Yahudi olduğu
için bu grubun her bir üyesine ortak bir özellik
atfetmek, “Irk nedeniyle şu özelliğe sahiptir.”
demek ırkçılıktır. Bu özelliğin değerli ya da değer-
siz olması fark etmez, çünkü ırklar insanlara ortak
özellikler vermez. İnsanı içinde yaşadığı kültür
oluşturur, genetik özelliği ya da ırkı değil.
Peki ırk, ulus, millet kavramlarıyla alakalı bu dü-
şüncelere sahipken birisi size, “Sen Yahudisin.” de-
diği zaman ne hissediyorsunuz?
Bunun bir yelpazesi var. Ben ırkçılığın ya da
Yahudiliğin sosyolojik, tarihsel kökenlerini bil-
diğim için benim yaklaşımım farklı oluyor. Daha
akılcı yaklaşıyorum. Eğer karşımdaki ikna edilebi-
lecek biriyse, “Bu adamla konuşmak gerek. Yanlış
düşünüyor, ama farkında değil.” deyip, oturup ko-
nuşuyorum. Yelpazenin bir ucu bu. Ama öbür ucu
da şu: 70 küsür milyonluk bir ülkede, gayrimüslim
azınlıkların eziyet gördüğü bir tarihin sonrasında
Yahudi bir ev kadını,yaşlı bir Yahudi bakkal,Erme-
ni bir marangoz böyle bir şeyle karşılaştığı zaman
korku duyar. “Acaba bize yine bir şey olur mu?”
diye düşünür. Kendisini çaresiz hisseder. Olaya
daha siyasi bakıp,“Bununla nasıl mücadele edebi-
lirim?” diye düşünmekten, gariban bakkalın yaşlı
karısının duyduğu korkuya kadar bir geniş yel-
paze var. Bunların hiçbiri olumlu değil. Benimki
bence en olumlusu, çünkü ırk-
çılığın kaçınılmaz bir şey
olduğunu düşünmediğim
için, “Bunu değiştirmek
gerekir.” diye mücadele
ediyorum.
Peki hiç mi duygusal
yaklaşmıyorsunuz? Ben
hayal kırıklığı ve küskünlük
hissederdimherhalde.
Küskünlük tabii ki olu-
yor. Bakın, bir
gösteri,