33
NISAN 2014 • SAYI 230 •
PERSPEKTİF
diskurunu, ulus aşırı dinî bir diskur (transnational
religious discourse) olarak betimleyebiliriz. Zira
“Müslüman nedir?” sorusunun cevabı, insanla-
rın zihinlerindeki eski cevaplardan artık farklılık
göstermektedir. Amerika’da Slam sanatçısı bir
Müslüman, İngiltere’de iş adamı bir Müslüman,
Pakistan’da blog yazarı bir Müslüman, İsveç’te
müzisyen bir Müslümanla tanışan; farklı ilgiler,
zevkler ve kültürlerden Müslümanlarla buluşan
insanlar için artık etnik ve ulusal sınırların be-
lirleyiciliği anlamını yitirmektedir. Böylece sos-
yal medya Müslümanları dönüştürerek onlara şu
hissi verir: “İslam etnik-ulusal bir gelenek değil;
düşünülen, seçilen bir pratikler manzumesidir.”
Avrupa’da, Arap, Türk, Boşnak, Afgan hatta Al-
man ya da Avusturyalı Müslümanlarla karşılaşan
insanlar için bu hissin ayırt edici özelliği şurada
gizlidir: “Alman-Arap-Müslüman” ya da “Fransız-
Afgan-Müslüman” kimliklerindeki üçlemelerin
her biri ülke içinde kendi içlerinde silikleşirken,
bir de sosyal medyada küresel anlamda birbirle-
riyle ayrışmalar da silikleşmeye başlamıştır. Sos-
yal medya, bu sınırları kaldırmakla, “Müslüman
Neo-Topluluğu”nun oluşmasına en büyük katkıyı
sunmaktadır.
Sosyal medyanın Avrupalı Müslümanı de-
ğiştirdiği ikinci alan ise, Müslüman cemaat ve
derneklerin şeffaflığa daha rahat geçmelerini
sağlamak olmuştur. Bütün buluşmalar, oluşturu-
lan proje ve toplantılar sosyal medya aracılığıyla
paylaşılarak eskiden çoğunluk toplumuna kar-
şı kısmen kapalı bulunan (ya da öyle algılanan)
yapılar, artık dışarıya açılmış, bu anlamda sosyal
medyanın “mahremiyet sorunu” olarak algılanan
ilan özelliği, Müslüman cemaatler için kendisini
çekinmeden ortaya koymanın ve tabuları aşma-
nın da bir aracı hâline gelmiştir.
AvrupalıMüslümanınDeğiştirdiği SosyalMedya
Cuma günleri hutbe, diğer günlerde hadis ve
âyetler yayınlayan özel gruplar, internet siteleri
ya da chat grupları haricinde Müslümanların sos-
yal medyayı kullanış biçimleri müstakil bir şekil-
de araştırılabilecek bir konudur. Bunun yanında
Avrupalı Müslümanların sosyal medyayı kullan-
ma biçimleri ise, çoğunluğu Müslüman olan ül-
kelerdeki Müslümanların sosyal medyayı kullanış
biçiminden farklılık arz etmektedir.
Almanya’da 2013 yılının başlarında FDP’li
Siyasetçi Rainer Brüderle’nin gazeteci bir ka-
dına hoş olmayan tavırlar sergilemesi üzerine
1
Stefano Allievi, Jörgen S. Nielsen: Muslim Networks and Transnational Communities
in and Across Europe. Chapter One: Islam in the public space: Social networks,
media and neo-comminities. S. 4.
2
“Aufsc
hrei” (“Çığlık at”) hashtag’i Twitter’de
büyük rağbet görmüş, kadınlar günlük hayatta
karşılaştıkları cinsiyetçi yaklaşımları bu hashtag
altında paylaşma olanağı bulmuşlardı. Öyle ki bu
hashtag, 21 Temmuz 2013’te Grimme Online Özel
Kategori Ödülünü kazandı. Jürinin açıklamasına
göre #aufschrei, “birçok kadını, kendi hikâyelerini
anlatma konusunda teşvik etti.”
2
Twitter’da baş-
layan bu tartışma, siyaseti ve medyayı da etkile-
yerek gündemi uzun süre meşgul etti.
Buna benzer şekilde sosyal medyanın Avrupa-
lı Müslümanlar tarafından “azınlık sorunlarının
paylaşım yeri” olarak kullanılması da bir yenilik
teşkil ediyor. Örneğin Kübra Gümüşay tarafından
oluşturulan #SchauHin (“Buraya bak”) hashtag’i
ayrımcılıkla karşılaşan insanların tecrübelerini
paylaşabilecekleri farklı bir platform oluşturdu.
Gümüşay’a göre bu tarz paylaşımlar, insanların
kendilerini sadece kurban olarak göstermeleri-
ni değil, aynı zamanda diğerleriyle paylaştıkları
yüklerinin hafiflemesini de sağlıyor.
SosyalMedyaAracılığıylaSiyasiveSosyalKatılım
Avrupa’da yaşadıkları toplumlarda kitle ileti-
şim araçları tarafından “kendilerini tanımladık-
ları/ hissettikleri şekilde” temsil edilmediklerini
düşünen Müslümanların sosyal medyayı kullana-
rak ulaştıkları imkânlar da, onların artık kendile-
rini ifade gücünden yoksun olmadıklarını ortaya
koyuyor.
Sosyal medyanın özelde Avrupa Müslüman-
larına, genelde ise göçmenlere bir diğer getirisi
siyasi düzlem ile sosyal medyadaki farklılığın do-
ğurduğu katılım imkânlarıdır. Türkiye vatandaşı
olarak bir Avrupa ülkesinde yaşadığınızı düşü-
nün. Eğer bulunduğunuz ülke, siyasi katılım için
sadece ülke vatandaşlığını şart koşuyorsa, mev-
cut vatandaşlığınızla seçimlere katılamazsınız.
Fakat demokratik katılım imkânlarının sadece
sandıkla sınırlanmadığı günümüzde, ırk, din, dil,
cinsiyet gibi ayrımların gündeme gelmediği sos-
yal medyada ülke gündemi ile alakalı demokratik
katılımınızı gerçekleştirebilir, fikirlerinizi en üst
makamlara iletebilir ve kamuoyunun bir parçası
hâline gelebilirsiniz. Bu esnada size kimse, “Han-
gi vatandaşlığa sahipsiniz?” şeklinde bir soru yö-
neltmeyecektir.