24
Dosya
PERSPEKTİF
• SAYI 230 •
NISAN 2014
Doğu Afrika’da 80 milyon kişinin konuştuğu
Kiswahili dilinde bir ifade bulunur: “Hata uki-
nichukia la kweli nitakwambia”. Yani, “Benden
nefret etsen de, sana doğruyu söyleyeceğim.”
1
Bu
cümle Afrika’da, özellikle Tanzanya ve Kenya’da
geleneksel kıyafet olan kangaların üzerinde sık-
ça bulunur. Zira kanga, bu bölgedeki insanların,
bilhassa kadınların sadece kıyafet olarak kullan-
dıkları dikdörtgen bir kumaş değildir; 1 metreye
1 buçuk metre uzunluğundaki bu kumaş, insan-
ların birbirleriyle iletişim kurmalarını da sağla-
maktadır. Kadınlar, üzerlerinde Kiswahili dilinde
aforizmalar ya da sıradan cümlelerin bulunduğu
kangalarla çevrelerine mesaj verirler: Bu, ülkede-
ki millî bayrama dair bir mesaj, kendisini çekeme-
yen komşusuna iğneli bir laf ya da hayata bakışını
özetleyen bir cümle olabilir. Yine kişinin hâleti
ruhiyesi, düşünceleri ya da karakterine göre kan-
galar, dolayısıyla kangaların üzerinde yazılı bu-
lunan cümleler değişir. Eski bir geleneğe daya-
nan kangalar, özlü, kısa, çoğu zaman üstü kapalı
mesajları vermek için çok uygun ortam sunarlar.
Pop sanatının (pop-art) öncülerinden olan Andy Warhol, 20. yüzyılın orta-
larında, “Herkes 15 dakikalığınameşhur olacak.” dediğinde, çok değil sadece
50 sene sonra bu sürenin 6 saniyeye düşebileceğini düşünmüyordu şüphesiz.
Warhol bu cümleyi, sıradan insanların tüketici, ekranda görülen insanların ise
ulaşılmaz olduğu bir medya ortamında dile getirmişti.
Değiştiren İletişim: Sosyal Medya
ELIF ZEHRA
KANDEMIR
»
Hatta kendisine hediye edilen kanganın üzerin-
de yazan cümlenin art niyetli olduğunu düşünen
kişi, komşusuyla ilişkisini bile kesebilir.
Dünya üzerindeki 7.1 milyar insanın yüzde
85’inin internet erişiminin olması ve her dört
kişiden birinin sosyal medya araçlarını kullan-
ması
2
, Afrika’daki kanga iletişimine bakıldığında
çok da garip gözükmüyor. Çünkü aynı kangalarda
olduğu gibi kişi, diğerleriyle iletişim kurmak, ona
kendisini anlatmak için tarih içerisinde bulun-
duğu coğrafya ve kültüre en uygun iletişim dilini
kurmaya/kullanmaya çalışıyor. Fakat bu iletişim
dili, sadece ihtiyaca binaen ortaya çıkan ve ihti-
yacın giderilmesiyle olduğu yerde duran bir dil
değil; sosyal medyada kullandığımız iletişim dili,
değiştiren/dönüştüren özelliklere de sahip.
Sosyal Medyada Değişen İletişim,
Dönüşen Beyinler
İngiliz Beyin Araştırmacısı Susan Greenfield,
“Facebook beyinlerimizi değiştiriyor.” der.
Facebook’ta beş yüz aktif arkadaşı olan bir in-
sanın, her arkadaşının günde ortalama beş gön-
deri yayınladığını düşünürsek, arkadaşlarından
haberdar olmak isteyen bir kişinin tüm bu içerik-
leri hızlı bir şekilde okumak, yorumlamak ya da
paylaşmak “zorunda kaldığı” açıktır. Bu da, tüm
paylaşımların kısa, kolay anlaşılır, net mesajlar
vermesi gerekliliğini ortaya çıkartır.
Greenfield’e göre 20’li yaşlarında tişörtlerini
giyinerek, “en iyi” ya da “en kötü”nün çok basit
değerlere indirgendiği bilimkurgu oyunları oyna-
yan ve bu oyunlar arasında ancak sosyal medya
aracılığıyla diğerleriyle bağlantı kurabilen genç-
ler için gerçek hayatta, yüz yüze iletişim kurmak
rahatsız edici olabiliyor. Zira çoğulcu kişiliklerle