Eylül 2014 - page 22

Gündem/Söyleşi
22
PERSPEKTİF
• SAYI 234 • EYLÜL / EKİM
2014
Türk askerî reformları büyük oranda Almanlar
tarafından gerçekleştirilmiştir. Türkiye’de birçok
insan Almanca bilir. Ben de Türkiye’ye gidince
Almanca konuşurum. Bu sebepten siz Türklerin
kendinizi Almanya’da evinizde hissetmek için
birçok sebebiniz var. Eskiden yoktu belki ama
şimdi var. Türk asıllı Alman milletvekilleri ile
tanıştım, Almanya’da doktor olmuş Türkler gör-
düm. Kısacası diyorumki, gelecek, sosyal düzeyde
homojenmilletler kurmakta yatıyor. Benimbirta-
kım kültürel âdetlerim var ve yasalarına uymam
gereken bir ülkede yaşıyorum. Bu bana haklarımı
veren bir ülke ve ben de vatandaşlık görevlerimi
yerine getiriyorum. Bu çerçevede, barış içinde ya-
şayabilmek için karşılıklı saygı önemlidir. Öyle
olmazsa Gazze’ye döneriz, katliamlar olur. İnsan-
ları birbiriyle savaşan bir ülke değil, barış içinde
bir ülke istiyorum. Ben gelecek için çalışıyorum.
Müslümanların çoğunluk toplumuna uyum-
lu olmaları gerektiğine dair bir anlayıştan ziyade,
çoğunluk toplumunun diğer azınlıklar gibi Müslü-
manları da olduğu gibi kabul etmesini beklemek,
bunun için çaba sarf etmek daha doğru olmaz mı?
Bu mecburi değil, fakat bir gayret içinde ol-
mak gerekir. Aslında iki tarafın da çabalaması
gerek. Ben geldiğim ülkede bir Arabım, Arap gibi
giyinirim, Arapça konuşurum. Orada Fransız de-
ğilim. Ama ben Paris’te yaşıyorum.
Sizi Paris’te de olduğunuz gibi kabul edemezler
mi?
Beni kimse zorla değiştirmedi, ben kendi iste-
ğimle değiştim.
Doğrudan olmasa da belki bilinçaltı bir zorla-
ma söz konusudur...
Hayır… Entegrasyon çok çaba ister, aksi tak-
dirde kendi ülkenizde kalmanız gerekir. Sizi Al-
manya’da yaşamanız için zorlayan mı var? Ne-
den Almanya’da yaşıyorsunuz?
Bunun birçok sebebi var. Türkiye’den gelenler
sadece kendi istekleri ile gelmediler Almanya’ya.
Peki, Türkiye neden Avrupa Birliği’ne girmek
istiyor? Mecbur mu? Onu bunu yapmaya kim
zorluyor? Bakın, ben Müslüman’ım, Paris’te bir
cami yönetiyorum ve Fransızca konuşuyorum.
Sahip olduğum düşünce yapısı Fransa tarihine
göre şekillenmiştir. Tarihi biliyorum. Hatta Tür-
kiye’nin ve Cezayir’in tarihini de çok iyi biliyo-
rum. Ama burada yaşıyorum ve buranın tarihini
bilmek zorundayım. Farklılıkların olduğunun bi-
lincindeyim ama barış içinde yaşamak için çaba
sarf etmek gerekiyor. Yahudiler örneğine bakın,
dinlerini gayet iyi biliyorlar, fakat dışarıdan bir
Avrupalı’dan hiç farkları yok. Farklı olmak sorun
doğurur.
Farklı olmak neden sorun doğursun? Çoğunlu-
ğun da azınlıklara karşı sorumlulukları yok mu?
Var elbette. Bakın, Fransızlar Avrupa’nın en
kalabalık Müslüman topluluğunu barındırıyor.
5-6 milyon Müslüman var ve onları kabul edi-
yorlar. Öyle olmasaydı kimseyi kabul etmezlerdi.
Eğitimde, sağlıkta, iş hayatında Müslümanla-
rı kabul ediyorlar. Bizler buraya geldik, gelmek
Gelecek, sosyal düzeyde homo-
jen milletler kurmakta yatıyor.
Benim birtakım kültürel âdetle-
rim var ve yasalarına uymam
gereken bir ülkede yaşıyorum.
Bu bana haklarımı veren bir ülke
ve ben de vatandaşlık görevle-
rimi yerine getiriyorum. Barış
içinde yaşayabilmek için
karşılıklı saygı önem-
lidir. Öyle olmazsa
Gazze’ye döneriz,
katliamlar olur.
1...,12,13,14,15,16,17,18,19,20,21 23,24,25,26,27,28,29,30,31,32,...68
Powered by FlippingBook