Gündem
26
PERSPEKTİF
• SAYI 234 • EYLÜL / EKİM
2014
belirsiz vahşi adamlar üretip duran İslam me-
deniyetidir.
Bu anlayışa göre tek tek Müslümanlar değil,
hatta Müslüman cemaatler bile değil, kolektif
olarak bütün Müslümanlar, onların atalarının
medeniyeti ve mirası ölüm tehlikesini temsil
etmektedir. İslam bizim günümüzün canavarı,
kolektif kabusumuz, Avrupa kültür ve bütün-
lüğünün bitiş paranoyası olmuştur. Bu görüşe
göre İslam, gelenekselciliğin, modern öncesi-
nin simgesi; modernliğin ve küreselleşen de-
mokrasinin düşmanı; tiranlığın, despotizmin
ve mutlakçılığın taşıyıcısı gibi görünmektedir.
Bu anlamda, İtalya örneğindeki diskur sı-
ralaması da bu iki perspektifi yansıtmaktadır.
Irkçı parti Kuzey Ligi, açıktan göçmen ve İslam
karşıtı konumların ana taşıyıcısı olup bu iki
diskurun hem kamusal söylem hem de ulusal
ve yerel idari uygulamalarda tutunmasını sağ-
lamaya çalışmaktadır. Kuzey Ligi’nin İslamofo-
bisi, zamanla, göçmenlerin yoğunluklu olarak
yaşadığı kuzey bölgelerdeki büyük şehirlerde
camilerin yapılmasına karşı harekete geçen
ırkçı biçimler kazandı. Bazı gözlemcilere göre
Milan yakınlarındaki küçük bir kasabada, ma-
bed olarak kullanmaları maksadıyla bir arazi-
nin Müslüman cemaate verilmesi dönüm nok-
tası oldu. Bu durum, İslamofobik kampanyanın
kontrolden çıkarak ciddi şekilde aşırıya kaçma-
sına, o araziye Padanya domuzu üresinin dö-
külmesi çağrısında bulunulmasına kadar vardı.
Kuzey Ligi’nin camilere karşı harekete geç-
mesi, kuşkusuz, bir “iç düşman” yaratma ve
toplumsal düşmanlık mantığı empoze etme
paradigmasıdır. Yöre insanının kısmi fakat
önemli desteği, “yabancılığa” yapılan bu vur-
gunun sonucudur.
New York’ta Kolombiya ve Floransa Üni-
versitesi’nde fahri profesör, İtalya’da günlük
gazete olan Corriere della Sera’da köşe yazarı
ve merkez solun aydınlarından siyaset bilimci
Giovanni Sartori’nin endişesi de hâkim görüşü
yansıtması açısından önemlidir. 2000 yılında
yayımlanan “Çoğulculuk, Çokkültürlülük ve
Yabancı” (İng. “Pluralism, Multiculturalism
and Foreign”) isimli makalesi, “akademik İsla-
mofobi”nin açık bir modeli olarak yapılandırı-
lan bir düşünceyi ortaya koyar. Sartori bir yan-
dan İslam dininin esas temsilinin dogmatik,
hoşgörüsüz ve fanatiklikle mimlenmiş olduğu-
nu ileri sürerken bir yandan da Müslüman göç-
menlerin bizim “kültürel geleneğimiz”e vurgu
yapmaktadır.
Oriana Fallaci’nin hakaretleri ve Satori’nin
bilimsel düşünceleri, muhafazakâr İtalyan ay-
dın ve siyasetçi sınıfına, iç düşman yaratmanın
siyasi mantığını güçlendiren ciddi bir İslamo-
fobik eğilim servis etmektedir. Bu retorikle
ortaya çıkan daha geniş bir İslamofobik bakış,
bütün İslam medeniyetini kuşatan ırkçı İtalyan
bir zeminde kök salmaktadır. Mesela, seçim-
lerde Berlusconi’nin partisi Forza Italia’dan
İtalyan Parlamentosu’na seçilmesiyle felsefi
görecelilikten muhafazakârlığa geçen tanın-
mış aydın Marcello Pera örneği... Pera, Şubat
2006’da, medeniyetler çatışması paradigma-
sıyla tam uyum gösteren, terörizm ve İslami
köktencilikle mücadeleye cevap veremeyen
Batı’nın manevi ve ahlaki krizine vurgu yapan
“Batı için, Medeniyetin Gücü” (İng. “For the
İtalya‘daki ırkçı parti Kuzey Ligi’nin seçimafişlerindenbiri.
©
Flickr.com/ phauly