Gündem
12
PERSPEKTİF
• SAYI 234 • EYLÜL / EKİM
2014
antisemitizm gibi konuların, yani kötü eylem-
lerin sanki Müslümanların karakter özellikle-
riymiş gibi sunulmasıydı.
“Yabancı”lardan “Müslüman”Yaratmak
Öte yandan bu algının merkezinde olan
gruba dair bir değişiklik olmuştur. “İslam”,
90’lı yıllarda dış politika ile alakalı bir kate-
gori iken, Hollandalı film yönetmeni Theo van
Gogh’un Fas kökenli bir Hollandalı tarafından
2004 yılında öldürülmesi ve buna dair verilen
haberlerle birlikte bir iç politika sorunu olarak
algılanmaya başlamıştır. Bugün Avrupa’daki
Müslümanlarımız mercek altına alınmıştır. Bu
algıda eskinin “yabancıları”, öncesinde “Türk-
leri”, “Müslüman” olmuşlardır. Hâlbuki onlar
80’li yıllarda da bugün olduğu gibi Müslüman-
lardır, fakat bu kategoride hiç muamele görme-
mişlerdir.
Belli bakış açılarının vurgulanmasındaki bu
değişim, sabit bir algıyı ortaya koymaktadır:
Reddetmek. Alman İslam Konferansı da medya-
daki büyük yan etkileriyle bu anlamda olumsuz
bir halkla ilişkiler etkisi sağlamıştır. Düşmanca
yorumların yapıldığı bloglarda İslam ve Müs-
lümanlara karşı, diğer medya organlarında da
bulunan sivri söylemler dillendirilmiştir. İslam
Konferansı örneğinde şöyle şeyler dile getiril-
miştir mesela: “Neden Müslümanlar böyle bir
konferansa ihtiyaç duyuyorlar? Budistler ya da
diğerlerinde böyle birşey yokken hep daha faz-
lasını isteyen Müslümanla-
ra özel muamele yapılıyor.”
Konferansın Müslümanların
bir icadı olmadığı yansıtıl-
mamıştır. Bunun yerine ana
akım medya bile, konferans-
taki eksiklikleri, yaftalanan
Müslüman gruba aitmiş gibi
göstermiştir.
Orta Doğu Sorunu
İsrailliler ve Filistinliler
arasındaki toprak sebepli
kadim çatışma, birçok med-
ya kullanıcısının algısında artık dinî bir çatış-
ma hâlini almış durumda. Hristiyan Filistinli-
ler göz ardı edilerek kestirmeden “Yahudi veya
Müslüman” şeklinde birbirine karşı iki figür
meydana getirildi. İslamofobik blog yazarları,
ırkçı veya aşırı sağcı oldukları ortaya çıkma-
sın diye “Yahudi yanlısı” ya da “İsrail yanlısı”
tavırlar takınarak bu çatallanmayı daha da be-
lirginleştiriyorlar. Örneğin barış yanlısı eylem-
lerde İsrail bayraklarıyla salınan veya bunları
İslam karşıtı gösterilerde yanlarında bulundu-
ranların (ki bu, Müslümanların İslam karşıtı
propagandaların arkasında Yahudilerin oldu-
ğuna inanmasına yol açmaktadır) arasında bu
çevreden aktörlerin sayısı hiç de az değildir.
Medyamız, bilgilendirme yapmaktan ziya-
de Yahudiler ve Müslümanlar arasındaki ku-
tuplaşmayı şiddetlendirmeye hizmet etmek-
tedir; tıpkı Almanya ve Avrupa’da yaşayan
Ukraynalılar ve Ruslar arasında yaptığı gibi.
Orta Doğu’daki insan hakları ve devletlerara-
sı hukuk ihlallerine karşı tepkilerini gösteren
göstericiler, İsrail veya Yahudi düşmanı olarak
sunulmakta; kızgın Arap gençleri, “İşte Müs-
lümanlar!” şeklinde medyanın odak noktası
hâline getirilmekteler. Bu kişilerin toplanan
kalabalığı temsil edici özellikte olup olmadık-
larının önemi yoktur; gösterilerden yapılan ya-
kın çekimlerle “Yahudi düşmanı Müslümanlar”
sahnesi kolayca gerçekleştirilir. Bu mekanizma
hiçbir zaman tersine işlemez. Yahudiler Müs-
lümanlara karşı polemiğe girseler, medya tara-
fından bu Müslüman karşıtı Yahudi propagan-
İsrail’in temmuz ayında başlattığı askerî operasyona
dünyanın her yerinden tepki yağdı.
©
Shutterstock.com/Kostas Koutsaftikis