21
ŞUBAT 2014 • SAYI 228 •
PERSPEKTİF
*İnönü Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nde Araştırma
Görevlisi olan Arpacı, “Türk Siyasal Yaşamına Etkileri
Bakımından İslamcılık ve Necmettin Erbakan” isimli
çalışmasıyla Türkiye’de Prof. Dr. Necmettin Erbakan’a dair
yazılmış ilk doktora tezinin sahibi.
1
Çalışlar, Oral; Tolga Çelik, (2006), İslamcılığın Üç Kolu,
İstanbul: Güncel Yayıncılık, s. 34.
kınmanın sağlanabileceğine inanan Erbakan’ın
Odalar Birliği’nde karşılaştığı muhalefetin,
TÜSİAD’ın 28 Şubat sürecinde laiklik vurgulu
açıklamaları dikkate alındığında, biçim değişti-
rerek varlığını sürekli koruduğu görülmektedir.
Aynı biçimde medya-siyaset ilişkilerinin çıkar
temelinde, Erbakan’ın yürüttüğü İslami temelli
alternatif politikalara karşı ortak hareket etmiş
olduğu açık biçimde ortadadır. Özellikle med-
yanın Erbakan’ın söylemlerini manipüle edici
yayınlarının varlığı dikkate alındığında, med-
ya-sermaye ve siyaset ilişkisi kendisini açıkça
göstermektedir.
Sınırları çizilmiş siyasetin dışına çıkan Er-
bakan, bu sınırlı alan içinde siyaset yürüten di-
ğer siyasal partilerin elindeki en önemli siyasal
kozlardan birini, kendisini Müslüman olarak
tanımlayan kitleleri, etrafında toplamıştır. Bu
özellikle merkez sağ partiler açısından ciddi bir
seçmen kaybını beraberinde getirmiştir. Ancak
bundan çok daha önemlisi, kendisini Müslü-
man olarak tanımlayan kitleler dinî taleplerini
siyasal alana aktarıp, “Müslüman” kimliği ile
var olabilmişlerdir. Daha açık bir ifadeyle yer
altına çekilmeye zorlanan ya da görmezden
gelinen kitleler, kimliklerini meşrulaştırmıştır.
Bu çerçevede Erbakan bir yandan söz konusu
taleplerin siyasal alana aktarılmasını ve kimlik
edinilmesi sürecini doğrudan yürütmüş, aynı
zamanda da devlet nezdinde Müslüman kim-
liğin meşrulaştırılmasını sağlayarak, “makbul
vatandaş” tanımının değişmesini zorunlu kıl-
mıştır. Dolayısıyla Erbakan, devlet yönetimine
alınmış dinî yaşamı özgürleştirirken, İslami ya-
şam ve siyaset biçimini görünür kılarak meşru-
laştırmıştır.
En az bunun kadar önemli bir diğer nokta,
Necmettin Erbakan’ın İslami kesimlerin devlet
ve iktidara bakışını değiştirmesi olmuştur. “Oy
deposu” olarak görülen ve fakat dinî haklarını
siyasal talep olarak siyasete aktaramayan İs-
lami kesimlerin, yabancılaşmasını engelleyen
Erbakan, demokratik mücadele yoluyla ikti-
dar olunabileceğini kanıtlamıştır. Bunun en
önemli sonucu, İslami kitlelerin demokratik
sistem içerisinde kalarak hiçbir dönemde siyasi
şiddet olayları içerisinde yer almamış olmasıdır.
Bu durum her ne kadar pek çokları tarafından
Türkiye’deki İslami hareketin Necmettin Erba-
kan ve izlediği siyasetle uysallaştırılması olarak
yorumlansa da mesele bir uysallaştırma değil;
bugün hemen her kesim tarafından varlığının
önemine vurgu yapılan “demokrasi”nin birlikte
yaşama kültürüne sağlanmış olan katkıdır. Çok
daha önemlisi, kendisini Müslüman olarak ta-
nımlayan bir kişinin siyasal alanda Müslüman
kimliği ile “Ben de varım.” diyebilmesi mese-
lesidir. Dolayısıyla sıklıkla dile getirilen İslami
“radikalleşme”nin Türkiye’de gerçekleşmeme-
sinin en önemli nedeni, Necmettin Erbakan ve
Millî Görüş fikriyatının, İslam motivasyonlu
önerilerin demokratik yollarla siyaset, yönetim
ve ekonomide bir alternatif olarak var olabile-
ceğini ve iktidara gelebileceğini göstermiş
olmasıdır.