17
ŞUBAT 2014 • SAYI 228 •
PERSPEKTİF
28 Şubat sürecinde hak ve özgürlükleri
kısıtlamaya yönelik en bariz uygulamalar sizce
nelerdi?
28 Şubat, toplumda İslami hassasiyetleri
ile öne çıkan kesimleri vurdu. Dolayısıyla bu
durumdan herkes bir şekilde etkilendi; kimi-
leri meslekten men edildi, kimileri ağır ce-
zalık ithamlarla cezaevine atıldı, kimileri ise
başörtüleri sebebiyle üniversitelerden atıldı.
O dönemde iş adamı olan yaptığı ticareti,
memur mesleğini, öğrenci okulunu bırakmak
zorunda kaldı.
Sürecin topluma en büyük zararı sizce ne
oldu?
28 Şubat büyük bir operasyondu. Ordu-
nun, devletin halkı koruması maksadıyla ona
verdiği silahı, sırtına geçirdiği üniformayı
kullanarak bütün toplumu bir silindir gibi
ezmesi, bir kalıba sokması teşebbüsüydü.
Bürokrasideki bakanlar, genel müdürler eliy-
le bu işin operasyonel kısmını yaptılar. Fakat
bunun ötesinde kamuoyunun bu işe hazır-
lanması ve 28 Şubatçıların yöneldiği top-
lumsal kesimlerin düşmanlaştırılması için
televizyon ve gazete yayınlarıyla ciddi bir
algı yönetimi yapıldı. Ayrıca sendika ve der-
nek gibi büyük kurumların doğrudan darbeyi
destekleyen açıklamalar yapmalarıyla –ki bu
Türkiye için yüz karası bir durumdur- top-
lumsal kesimler arasında düşmanlık üretil-
di. O düşmanlık üzerine yargısal ya da idari
operasyonlar yapıldı. Bu yüzden 28 Şubat,
toplumun bütün sosyal dokusuna kastetmiş,
toplumsal barışı zedeleyen çok çirkin ve kirli
bir operasyondur.
Sizce Türkiye’de 28 Şubat’ın ardından ne
tarz gelişmeler oldu? Hakkında, “Etkisi 1000 yıl
sürecek” denilen bu postmodern darbeyi hazır-
layan ortam ve imkânlar tamamen ortadan kal-
dırıldı mı?
Biliyorsunuz özellikle üniversitelerdeki
başörtülü öğrenciler ikna odalarıyla rektör-
lerin, dekanların psikolojik baskısına maruz
kalarak İslami kıyafetlerinden döndürülme-
ye çalışıldı. Fakat bunlar geride kaldı, toplum
siyasi olarak 28 Şubat’la hesaplaştı. Fakat 28
Şubat döneminde yargılanmış olan insanla-
rın mağduriyetleri hukuken devam ediyor.
Cezaevinde olan, müebbet hapis yatan ya da
bu aralar cezaları Yargıtay’da onanan birçok
28 Şubat mağduru var. Toplumun siyaseten
hesaplaştığı, bir anlamda da artık unutmaya
çalıştığı o sürecin asıl mağdurlarının hukuk
alanındaki mağduriyetleri devam ediyor. O
nedenle bence yapılacak iş hükümetin, 28
Şubat döneminde emir komuta altında çalı-
şan yargı kurumlarının verdiği mahkûmiyet
kararlarını yok hükmünde sayacak bir yasa-
ma faaliyetinde bulunmasıdır. O zamanlar
Genelkurmay Karargahı’nda talimatla yapıl-
mış yargılamaların mağduru olan insanların
mağduriyetlerinin giderilmesi için geç bile
kalındı.
Bunun dışında ben 28 Şubat’ı hazırlayan
ortam ve imkânların tamamen ortadan kal-
dırılmış olduğunu temenni ediyorum. Şunu
da söylemek lazım: 28 Şubat’ın bayraklaştı-
ğı, zulmünü en fazla hissettirdiği alan olan
başörtüsü meselesini ele alalım. Geçtiğimiz
günlerde kadın milletvekillerinin başlarını
örterek meclise girdiklerine şahit olduk. Ka-
muoyunda başörtüsüne en fazla itiraz eden
hâline geldi.”
26 Şubat:
Türk-İş, DİSK ve
TESK’ten rejime yönelik tehditlere
karşı güç birliği kararı alındı.
28 Şubat:
Demirel başkanlığında
toplanan MGK’da Atatürk İlke ve
İnkılapları’nın ödünsüz uygulanması,
zorunlu eğitimin sekiz yıla çıkarıl-
ması, İmam Hatip okullarının meslek
okullarına dönüştürülmesi, irticai
faaliyetlere karıştıkları için TSK’daki
görevlerine son verilen askerlerin
belediyelerde istihdam edilmelerinin
önüne geçilmesi istendi. Bildirinin
sonunda “tavsiye edilir” yerine
“yaptırım” kelimesi kullanıldı.
2 Mart:
Erbakan, hükümete
bildirilmek üzere MGK’da alınan yirmi
maddelik karar listesini imzalamadı.
Tümgeneral Erol Özkasnak, “Ordu
ile uyum içindeyiz.” diyen Erbakan’a
“Ordu, Atatürk’e inananlarla uyum
içindedir.” yanıtını verdi.
3 Mart:
Erbakan, demokratik siste-
me destek için parti liderlerini ziyaret
etti: “Hükümet, TBMM’de kurulur.
MGK’da kurulmaz.”
5 Mart:
Erbakan, MGK kararlarını
imzaladı.
7 Mart:
Demirel, MGK kararlarının
uygulanmaması hâlinde devletin
yürümeyeceğini, uygulamayanların
sorumlu olacağını söyledi.
14 Mart:
28 Şubat kararları
Meclis’ten geçti.
muamelesi görmeli.” diyen Org.
Çevik Bir, Sincan’dan geçen tanklarla
ilgili olarak o meşhur ifadeyi kullandı:
“Demokrasiye balans ayarı yaptık!”
24 Şubat:
Cumhurbaşkanı Demirel:
“Kim ki, dini siyaset malzemesi ya-
pıp, istismar edip, rejimin karakterini
değiştirmeye kalkarsa, karşısında
Cumhuriyet Savcısı’nı bulur.”
25 Şubat:
Oramiral Güven Erkaya:
“Aşırı dinci akımlar bugün, PKK
tehdidinden daha büyük bir tehlike
>