33
EYLÜL / EKİM
2014 • SAYI 234 •
PERSPEKTİF
uzanan sosyal girişimlerden birini de, Bismarck
tarafından başlatılan ve cumhuriyet dönemin-
deki emeklilik düzenlemeleri için örnek alı-
nan sosyal güvence konsepti teşkil etmektedir.
1. Dünya Savaşı’nın ardından Weimar döne-
mindeki ekonomik facia esnasında da fakirleş-
me ve maddi kriz senaryoları tekrarlanmıştır.
Fakat krallık dönemine kıyasla bu sefer devlet,
halkın içinde bulunduğu kötü durumu gidermek
anlamında çaba göstermektedir. Buna bir de 2.
Dünya Savaşı’nın ardından mültecilerin geri
alınması, kayıp arama gibi Almanya’ya has du-
rumlar eklenir.
Hristiyan derneklerin sosyal hizmet alanın-
da kendilerini konumlandırmalarında, kendile-
rine dair yeni bir tanımlamanın da büyük etkisi
olmuştur: Weimar dönemine kadar Hristiyan
değerler büyük oranda toplumun tamamı ta-
rafından benimsenirken, Weimar döneminde
toplumun fakirleşmesi ve 2. Dünya Savaşı ne-
deniyle elde edilen korkunç tecrübeler, o za-
mana kadar Alman düzleminde var olan bütün
kurumları çok temel bir soruya götürmüştü: Bu
sıfır noktasında Hristiyan kurumların görevi ne
olmalıydı?
Bugüne dönecek olursak özellikle son 10
sene içinde birçok vatandaşın kiliseye karşı
eleştirel yaklaşımı büyük ölçüde artmıştır. Ki-
liseden ayrılmalar artarken, kilise ve ona bağlı
kurumları sadece sosyal kuruluşların hamille-
ri olarak gören ve sadece sosyal angajmanları
sebebiyle bunları tolere eden yaklaşım, elbette
Hristiyan olmayan cemaatlerin görüşünü de
etkilemiştir. Çoğunluk toplumu, kendisini ge-
leneksel olarak Hristiyan değerlerine olmasa da
en azından Hristiyan kavramlarına bağlı olarak
görürken, Almanya’daki “normal” bir vatandaş,
İslam’a karşı kültürel olarak temellenmiş bir
tolerans gösterememektedir. Tam tersi İslam,
birçok gayrimüslimin zihnine düşman olarak
kazınmıştır. Bu şartlar altında Müslümanların
varlığına tahammül edebilmek için geriye sade-
ce –çoğunluk toplumunun bakışına göre- Müs-
lümanların ortaya koydukları sosyal getiriler
kalmaktadır.
Burada Müslümanların, peşinen taşıdıkları
suçluluk duygusu sebebiyle ya da çoğunluk top-
lumundan kaynaklanabilecek sert düşmanlıkları
bertaraf edebilmek için kendilerine Hristiyan
modellerine uygun olarak dayatılan hazır çö-
zümleri benimsemeleri gibi gizli bir tehlike söz
konusudur. Öte yandan Müslümanlar, kendileri-
nin de toplumsal manada birşeyler sunabilecek-
lerini göstermelidirler.
Sosyal Hizmet Çalışmaları ve Dinî Bağlayıcılık
Almanya’daki İslami cemiyetlerin birçoğu
tarihsel sebeplerden ötürü bir zamanlar yürür-
lükte olan “dinî dernek” ya da “dinî ve kamu
yararına hizmet eden dernek” şeklinde kurul-
muşlardır. Daha sonradan o zamanların İçişleri
Bakanı Otto Schily’in girişimleriyle Dernek Ya-
sası’ndaki dinî unsurlar çıkarılmıştır.
Ardından devletin tüzel kişiliği tanımama-
sı sebebiyle kiliselerle eşitlenemeyen Müslü-
man çatı dernekleri kurulmuştur. Bu dernekler,
Almanya’da bugün de temel oluşturan sosyal girişimlere
imza atan Otto von Bismarck.