*İsviçre Dinler Konseyi (SCR) ve İsviçre İslam Kuruluşları Fe-
derasyonu (FIDS) başkanı.
faaliyet gösteren en büyük İslami kuruluştur.
Bunun yanında İsviçre’de yaklaşık 50 merkez-
den oluşan İslam Teşkilatları Koordinasyonu
(KIOS) adı altında bir küçük kuruluş daha bu-
lunmaktadır.
2006 yılının Mayıs ayında, bir yaratıcıya
inanan bütün dinî cemaatlerin temsilcilerinin
yer aldığı İsviçre Dinler Konseyi (SCR) kurul-
muştur. Tüm İsviçre çapında önem taşıyan bu
kurula, FIDS ve KIOS başkanları Müslümanları
temsilen üyedirler. 2010 yılının sonundan beri
FIDS ve KIOS kuruluşları sıkı bir iş birliği içe-
risindedirler. Bu omuz omuza vermenin hedefi
ise, siyasal ve toplumsal alanda ortak hareket
etmek ve İslam’ın İsviçre’de yasal olarak ta-
nınmasını sağlamaktır. Buna bağlı olarak dinî
ve din odaklı olmayan cemiyetlerle, İsviçre’nin
sivil toplumuyla ve devletin kendisiyle yapıcı
bir diyaloğun teşvik edilmesi de bu iş birliğinin
hedeflerindendir. İsviçre’de yaşayan Müslü-
manların belirgin çoğunluğunu temsilen orta
yolu temsil eden, yani her türlü aşırılıktan uzak
olan, müzakere eden ve İsviçre’nin hukuk ve
demokratik yapısına saygı gösteren bir İslam
teşvik edilmektedir. Böylece “İsviçreli olmak”
ile Müslüman olmanın bir çelişki ifade etme-
diği ortaya konulmaktadır. Diğer amaç ise, ge-
leneklerin yaşatılması ve seküler toplumdaki
bireyselleşme temayülleri arasında meydana
gelen yeni sorunlarla baş edebilmektir. Gelecek
yıllarda bu diyaloğun devamına ilişkin bir en-
dişenin oluşmasına gerek yoktur. Çünkü İsla-
mi kuruluşların giderek profesyonelleşmesi ve
yeni nesillerin topluma daha fazla entegre edil-
mesiyle diyaloğun devamı sağlanabilecektir.
İsviçre, Avrupa’da özel bir konuma sahiptir.
Avrupa Birliği’ne dâhil değildir ve doğrudan
demokrasisi ile İsviçre halkı yasama üzerinde
bir egemenliğe sahiptir. Başka bir deyiş-
le, halkın bir kesimi veya siyasal bir
parti, örneğin 2009 yılındaki minare
inşası gibi bir talebi doğru bulmadı-
ğında buna karşı bir inisiyatifle be-
raber muhalefet etme hakkına
sahiptir. Halkın veya kanto-
nun çoğunluğu bu görüş-
teyse, devlet, halkın ira-
desini kabul etmek ve
hemen uygulamaya
koymak durumun-
dadır; ortaya çıkan
durum hükûmet
tarafından benimsenmiyor olsa dahi durum de-
ğişmez. Bu şekil bir doğrudan demokrasi uygu-
laması her ne kadar takdire şayan ise de bunun
bazı kesimler için bir engel teşkil ettiğini göz
ardı etmemek gerekir.
İsviçre’deki Müslümanlar olarak, Avrupa’nın
diğer kesimlerinde olduğu gibi, problemleri-
miz mevcut. Kamuya ait okullarda başörtüsü
takılması, bazı Müslüman öğrencilerin okul
gezilerine katılmamaları gibi sürekli ısıtılarak
gündemde tutulan tartışmaların yanı sıra, ye-
rel halkta kendini gösteren toplumun sözde İs-
lamlaşması gibi endişeler bu problemlere örnek
olarak verilebilir. Bunun yanında İslam dinî ce-
maatlerinin henüz eyalet kiliselerinde olduğu
gibi devlet tarafından tanınmaması da vardır.
Mücadelesini verdiğimiz bu tanınma, bize ör-
neğin kamuya ait okullarda İslam din dersi eği-
timi verilmesinin kapılarını aralayacaktır. Helal
ürünlere ve helal kesime dair sorular, çözülme-
yen sorunlar arasında yer alırken, Müslüman-
lara ait mezarlıklarla ilgili sorunların çözülme-
sinde olumlu bir ivme yakalandığı söylenebilir.
Müslüman cemaatler, İslam’ın buradaki yer-
leşik durumunu diğer dinlerle yakın ilişkiler
kurmak ve beraber çalışmak açısından tarihî
bir şans olarak görmektedir. İsviçre’deki İslam;
çeşitliliği benimseyen, toplumsal gelişmeleri
destekleyen ve bunları yaparken de kendi ki-
şiliğini muhafaza eden bir orta yoldur. Bu yol,
tehdit olarak değil, herkes için bir kazanım ve
şans olarak algılanmalıdır.