Background Image
Previous Page  39 / 68 Next Page
Basic version Information
Show Menu
Previous Page 39 / 68 Next Page
Page Background

39

KASIM

2014 • SAYI 235 •

PERSPEKTİF

Kimliklerin muhafazasında en önemli vası-

talardan birisi dindir. Dinde hassasiyet sahibi

olan toplulukların, kendi varlıklarını koruma ve

içinde bulundukları toplumda eriyip yok olma-

ma noktasında daha avantajlı olduğu bugüne

kadar birçok hadise tarafından ispat edilmiştir.

Bir kere zorda kalma gerekçesiyle Müslüman-

lar için ruhsat yolunu kolayca açmak, dinde

hassasiyet duygusunu zayıflatma tehlikesi bir

yana, bu tür uygulamaların normal olduğu dü-

şüncesini uyandırıp yerleştirerek azınlık konu-

munda yaşayan Müslümanların düşüncelerin-

de dinî kurallara uyma mecburiyeti konusunda

olumsuz netice verecektir. İkincisi bu yolun her

zaman için bir çözüm sağlaması da pek müm-

kün görünmemektedir. Zira içinde yaşanılan

toplumda siyasi otoritenin hangi sınırlamaları

getireceği ve faraza Müslümanların hiçbir dinî

uygulamasına izin vermeme tavrına karşı na-

sıl bir cevap verileceği önceden kestirilemez.

Bu da Azınlık Hukuku denen şeyin içeriğinin

belirsizleşmesine sebebiyet verir. Yani okulda

oruç tutmasına izin verilmeyen bir öğrenciye

Müslüman Azınlık Hukukunca oruç tutmaması

veya başörtüsünün yasaklanması hâlinde başı-

nı rahatlıkla açabileceği, okuldaki zorunlu din

dersine katılmaya mecbur tutulması hâlinde

hiç itiraz etmeden bu dersleri takip etmesi gibi

bir yaklaşım sergilenecekse bir dine inanmanın

ve dinin emir ve nehiylerinin gereğini yerine

getirmenin pek anlam ifade etmeyeceği açık-

tır. Üstelik bu tür uygulamaların ne kadar sü-

receğini kestirmek de mümkün değildir. Bu tür

zorlamalarla her gün karşılaşan ve nasıl olsa

kendi dininin bu gibi durumlara cevaz verdiği-

ni düşünen bir Müslüman’ın zaman içerisinde

hassasiyetini kaybetmesi kaçınılmazdır.

Bugün Avrupa’da yaşayan Müslümanlar açı-

sından ruhsatla değil azimetle hareket etmek,

dinî hassasiyetin kaybedilmemesi noktasında

elzemdir. Zira Müslüman Azınlık Hukuku, han-

gi uygulamalarla karşılaşacağını önceden kes-

tirip buna tedbir alacak bir konumda değildir.

Sürekli gelişmeleri arkadan takip etmek duru-

munda kalacak ve bu da belirsizliğe sebep ola-

caktır. Bu ancak geçici bir tedbir olabilir.

Mevcut Hukuk Sisteminde

Tabii Haklardan İstifade Etmek

Baştan ifade etmek gerekir ki iman ve İslam

akidelerine zarar vermemek kaydıyla muame-

lat bahsinde yeni izah ve yorumlara ihtiyaç

olduğu kesindir. Müslüman hukukçular, dünya

hukuk sistemlerindeki gelişmeleri de dikkate

almak durumundadırlar. Bugün klasik Zimmet

Hukuku uygulamasıyla bir toplumdaki yaban-

cıları idare etmenin mümkün olmadığı orta-

dadır. Aynı şey “dârülharp”teki Müslümanlar

için de söz konusudur. Birtakım yeni kavram

ve uygulamaları sisteme adapte etmek kaçı-

nılmazdır. Öte yandan, teori geliştirirken bu

gelişmelere göre farklı uygulamaları benimse-

mek mümkün olabilir. Müslüman hukukçuların

başlangıçta takip ettiği metodun (Hz. Ömer’in

ayetin zahiri manasına aykırı gibi görünen,

zekâttan “müellefe-i kulûb”a pay ayrılmaması

gibi içtihadı) sosyal hayatta Müslümanlar lehi-

ne sonuç verdiği durumları göz ardı etmemek

ve hukukta lafzî yorumdan ziyade gaî (amaç-

sal) yorumu hedeflemek gerekir.

“Müslüman Azınlık Hukuku geliştirme dı-

şında başka bir alternatif olabilir mi?” sorusu

da bu çerçevede anlaşılabilir. Örneğin Avrupa

toplumlarında yaşayan Müslümanların, içinde

yaşadıkları toplumun hukuk sisteminden tabii

olarak istifade ederek kendi dinî inançlarını ve

temel hak ve hürriyetlerini hiçbir baskı ve sı-

nırlamaya uğramadan, üstelik farklı hukuk sis-

temlerinin çatışması sonucunu doğurmayacak

biçimde kullanıp kullanamayacakları göz önü-

ne alınabilir. Bu yol gerçekleştirilebilirse, İs-

lam hukuk sistemi ile ilgili devletin hukuk sis-

teminin çatışmasına meydan verilmeden dinî

Bugün Batı Avrupa toplumlarında, Müslümanları birtakım imkânlardan

istifade ettirme konusundaki isteksizlik, Avrupa ülkelerinin hukuk prensipleri

öne çıkarılarak daha kolay çözülebilir.