Background Image
Previous Page  40 / 68 Next Page
Basic version Information
Show Menu
Previous Page 40 / 68 Next Page
Page Background

Dosya

40

PERSPEKTİF

• SAYI 235 • KASIM

2014

kuralların esnetilmesine ihtiyaç kalma-

yacak, Müslümanlar ibadet ve muame-

latla ilgili diğer dinî ihtiyaçlarını rahat-

lıkla karşılayabileceklerdir.

Mevcut Hakların Gerçekleştirilmesi

Bu meyanda örneğin seçme ve seçil-

me gibi siyasi haklar da dâhil olmak üze-

re kişiye bağlı olduğu devletin taahhüt ve

garantisi altında olan diğer hakları su-

nan vatandaşlık kavramı din ve ırka bak-

madığı için Müslümanlar için de geçerli-

dir. Batı hukuk sisteminde yer alan ilke

ve prensipler Müslümanlara bu imkânı

verecek niteliğe sahiptir. Bir Müslüman,

vatandaşı olduğu devletten bu talepte

bulunabilir. Birçok Avrupa devletinin za-

ten peşin hükümle yaklaştığı İslam Hu-

kuku gibi farklı bir hukuk sistemi yerine,

modern hukukun her türlü ayrımcılığı

yasaklayan hükümlerinin vatandaş kav-

ramı temelinde Müslümanları da kapsa-

ması daha kolay olacaktır. Çünkü sadece

başka bir ülkeden gelen bir Müslüman’ın

değil, örneğin daha önce Hristiyan olup

sonradan Müslüman olan bir kimsenin

de ancak bu yolla hak ve hürriyetlerini

elde etmesi daha gerçekçi bir talep ola-

caktır.

Bugün Batı Avrupa toplumlarında,

Müslümanları birtakım imkânlardan is-

tifade ettirme konusundaki isteksizlik,

Avrupa ülkelerinin hukuk sistemi içeri-

sindeki prensip ve kuralları öne çıkara-

rak hiçbir dini kayırmama, her dine eşit

mesafede davranma, her türlü ayrımcılı-

ğın reddi gibi mevcut hukuki prensipler

savunularak daha kolay çözülebilir. Aksi

takdirde İslam Hukuku’nun uygulama

ve teorilerini ileri sürerek Avrupa’da bir

kısım hakları elde etmeye çalışmak, bu

duruma göre neredeyse imkânsızı is-

temek demektir. Avrupa devletlerinin

hukuki sistemlerinde vatandaşları için

belirledikleri prensiplerden istifade et-

mek, hakların bu toplumlarda yaşayan

herkese eşit biçimde uygulanmasını ta-

lep etmek Müslümanların daha rahat bir

ortama kavuşmalarını sağlama açısından

daha kolay olacaktır.

Avrupa devletlerinin, hukuk sistemle-

rinin ayrımcılığa yer vermediği yolundaki

kendi iddialarından yola çıkarak gerek-

li altyapıyı ve kurumsal mekanizmaları

geliştirmeleri ve Müslümanların bundan

yararlanmaları sağlanmalıdır. Avrupa’da

yaşayan Müslümanlar hem sayı, hem ör-

gütlenme itibarıyla bunları bir hak ola-

rak talep edebilecek konumdadırlar ve

bunu bir hak olarak talep edebilecek po-

zisyonda olmak Müslümanlar açısından

bir avantajdır. Bu yol kalıcı, sürekli, ku-

rumsal, zamandan zamana değişmeyen,

geçici olmayan, kişiye bağlı olmayan,

mezhepler arası ihtilaflara konu olmaya-

cak bir sistemi kurmak anlamına gelir.

Şu hususu da göz ardı etmemek gere-

kir ki, bugün Avrupa’da yaşayan Müslü-

manlar açısından itirazsız tabi olacakları

bir İslami otorite mevcut değildir. Farklı

mezhebe mensup olan Müslümanlar açı-

sından ortak bir otorite tesisi de zordur.

Bu da geliştirilmesi düşünülen Müslü-

man Azınlık Hukuku açısından bir han-

dikaptır.

Müslümanların tavır,

davranış ve beşerî müna-

sebetlerini İslami ahlak

esaslarına dayalı olarak

sürdürmeleri, bazılarınca

yürütülen siyasi nitelikli ve

planlı anti-İslam propagan-

dalarını kamuoyu nezdinde

geçersiz kılabilir.