Background Image
Previous Page  34 / 68 Next Page
Basic version Information
Show Menu
Previous Page 34 / 68 Next Page
Page Background

Dosya

34

PERSPEKTİF

• SAYI 235 • KASIM

2014

rektiğini de düşünen yoktu. Kimi bankalardan

faiz almaya, kimi kamu mallarını tahribe veya

gayrimeşru şekilde kullanmaya kapı araladığı

düşüncesiyle bulunduğu ülkeyi rahatlıkla dâ-

rülharp ilan etti.

Çeşitli İslam ülkelerindeki siyasi ve hukuki

yapılara muhalif olarak ortaya çıkan, İslam’ı

bir hayat tarzı olarak benimseyip toplumun bu

yönde dönüşümünü arzulayan hareketlerin,

artık dârülislam ve dârülharp gibi kavramları

slogan seviyesinde tekrarlamaktan, işin özü

yerine kabukla ilgilenmekten vazgeçmeleri

gerekir. Bugün Müslümanların genel ortala-

ma olarak ne iman şuuru ve bunun gerektirdi-

ği amel ve ahlak donanımı ne de ilmî ve fikrî

birikim bakımından dünyaya önderlik yapacak

ve dışarının tahakküm ve tasallutundan kurtu-

labilecek seviyede bulunmadıklarını kabul et-

meleri ve işe buradan başlamaları gerekir. Artık

nerede ve hangi ülkede yaşıyorsak yaşayalım,

kendi ülkelerimizde bütün toplumu, dünyada

da bütün insanlığı kapsayan fikrî ve ahlaki bir

söylem geliştirmeden başarıya ulaşamayaca-

ğımızı anlamamız gerekir. Toplumun bir kesi-

mini dışlayan, düşman ilan eden yöntemlerin

başarı şansı olmadığı gibi bu durum İslam’ın

ruhuyla da bağdaşmaz. Sözün kısası, İslam’ın

ruhuna nüfuz etmediğimiz, zihinlerimizi hâ-

kim medeniyetin baskısından kurtaramadığı-

mız ve mevcut dünya sisteminin nasıl işlediği-

ni kavramadığımız sürece, yaşadığımız ülkeleri

dârülislam veya dârülharp diye nitelememiz ne

konumumuzu ne sorumluluklarımızı değiştirir.

İslamhukukçularınınülke ile ilgili görüşleri-

ni ortaya koydukları Orta Çağ’da devletler arası

ilişkilerde hâkim durum savaştı. Onlar da ge-

rek yabancı ülkeleri isimlendirirken gerekse bu

ülkelerle ilişkiler veya İslam hukukunun uygu-

lanma alanıyla ilgili problemler konusunda hü-

kümler koyarken mevcut durumu göz önünde

bulundurmuş ve bundan etkilenmişlerdir. Bu

kavramların ortaya çıktığı şartlarla bugünkü

şartlar arasındaki farklara, uluslararası ilişki-

lerin mahiyetindeki değişikliklere ve dünyanın

muhtelif ülkelerinde yaşayan Müslümanların

içinde bulundukları özel durumlara bakmadan

kavramları olduğu gibi bugüne taşımak doğru

değildir. Bugün artık devletler Orta Çağ’da ol-