11
TEMMUZ / AĞUSTOS
2014 • SAYI 233 •
PERSPEKTİF
olduğunu ve önlem alınması gerektiğini söyle-
diler. Buna karşın merkez partiler ırkçılık kar-
şıtı hareketleri destekliyormuş gibi görünmek
istemedikleri için somut hiçbir şey yapılmadı.
AP seçimleri ise azınlıkların endişelerini haklı
çıkarmış; Avrupa, sadece etnik ve dinî azınlık-
lar için değil, demokratik imaj, sosyal harmoni
ve vatandaşlarının refahı için de korkunç so-
nuçları olacak yanlış bir yola girmiştir.
AP seçimlerinin birçok AB ülkesindeki ulu-
sal seçimleri etkileyeceğine ve bu seçimlerde
aşırı sağ ve İslamofobik söylemin etkili olaca-
ğına dair gerçekçi korkular
var. Bu durum yalnızca
ana akım merkez partileri
büyük oranda etkilemekle
kalmayacak, aynı zaman-
da onları insan hakları,
ırkçılık karşıtlığı ve İsla-
mofobi’yle mücadele an-
lamında tavizler vermeye
zorlayacak. Doğrusu bu,
Avrupa demokrasisi için
üzücü bir durumdur.
Avrupa’daki bu ge-
lişmenin en kötü yanı
ise, ana akım medya ve
merkez siyasi partilerin
–yüzlerinde geniş bir gü-
lümsemeyle- ırkçı ve aşırı
sağ partileri seçimlerdeki
zaferleri için tebrik etme
yarışına girmiş olmaları-
dır. Hiç kimse bu korkunç
sonuca kendi pasifliği ve
vizyon yoksunluğunun se-
bep olduğunu itiraf etme-
ye niyetli gözükmüyor.
Seçimler boyunca ve
sonrasında AB’deki 20
milyon Müslüman’ı hedef
alan İslam karşıtı söylemi
incelediğimizde, en kö-
tünün henüz gelmediği
iddia edilebilir. Zira aşırı
sağcı ırkçı partiler cesaret
verici bir ajandaya sahip-
tir, çoğunluk ise bu geliş-
melere sessiz kalmakta ya da göz yummaktadır.
Tüm bunlara karşın eğer AB’deki Müslü-
man topluluklar, sürekli İslam karşıtı söy-
lemlerde bulunan popülist siyasetçilerin,
ana akım medya ve sosyal medyanın Müs-
lüman toplulukları olumsuz bir biçimde ele
almasını önlemek, ayrıca entelektüel ve aka-
demik çevrenin yanlış bilgilendirmesiyle
oluşturulan İslamofobik atmosferi yok ede-
mese de azaltmak istiyorlarsa, kendilerini
zorlayarak bir hareket planı hayata geçirmeli-
dirler.