Background Image
Previous Page  32 / 68 Next Page
Basic version Information
Show Menu
Previous Page 32 / 68 Next Page
Page Background

Dosya

32

PERSPEKTİF

• SAYI 235 • KASIM

2014

yan Müslüman toplulukların varlığı yanında,

İslam toprakları üzerinde birçoğu laik veya Batı

tesirinde bir düzeni uygulayan ulus devletlerin

meydana geldiği günümüzde farklı bir durum

ortaya çıkmıştır. Artık gerek can ve mal güven-

liği gerekse dinî yaşayışları bakımından zorluk-

larla karşılaşan Müslümanlar, diledikleri zaman

bu ülkelerden herhangi birine yerleşme imkâ-

nına sahip olmadıkları gibi, gayrimüslim bir

ülkedeki Müslüman azınlıklar veya ihtida eden

kişi istediği bir Müslüman ülkesine serbestçe

hicret edememektedir. Ayrıca bu ulus devletle-

rin birçoğunda hâkim olan siyasi ve hukuki yapı

sebebiyle Müslümanlar kendi ülkelerinde bile

İslam’a uygun şekilde yaşama konusunda ciddi

zorluklarla karşı karşıya gelmişlerdir.

Bu durumda hicret, karşılaşılan güçlükler

sebebiyle bir yerden diğerine göç etmek yeri-

ne Allah’ın emirlerine uyma ve yasaklarından

kaçınma şeklinde manevi boyutuyla önem ka-

zanmakta, gayrimüslim bir ülkede bulunan

Müslüman azınlıklar, kendi dinî ve kültürel kim-

liklerini koruyarak güven ve barış içinde yaşa-

yacakları şartları oluşturmaya, Müslüman ülke-

lerde bulunanlar da İslam’ı yaşama konusunda

karşılaştıkları zorlukları aşma sorumluluğunu

taşımaktadırlar.

Çalışma ve eğitim amacıyla, kendi istekle-

riyle gayrimüslim ülkelere göç eden Müslüman-

ların durumu geçmişte benzeri olmayan, dola-

yısıyla fukaha arasında tartışılmayan yeni bir

gelişmedir. Bunun meşrulaştırılması konusunda

bazı araştırmacılar Habeşistan’a hicrete atıfta

bulunurken bazıları da gerek İslam’ı tebliğ et-

menin, gerekse Müslüman toplumların kalkın-

ması için modern bilim ve teknolojinin öğrenil-

mesinin önemi sebebiyle bu ülkelere gitmenin

yalnız mübah değil, aynı zamanda gerekli oldu-

ğunu ileri sürmektedir. Buna ayrıca ticari iliş-

kilerin geliştirilmesi, iş imkânlarının aranması

gibi hususlar da eklenmekte ve gayrimüslim ül-

kelere yönelik göçün genel olarak ihtiyaç ve za-

ruret prensiplerinden hareketle meşru sayıldığı

görülmektedir. Ayrıca gayrimüslim ülkelerden

İslam ülkesine hicretin gerekçesi, Müslüman’ın

can ve mal güvenliğiyle dinin temel hükümle-

rini serbestçe yerine getirme imkânının bulun-

maması olduğundan, geçmiş dönemlerin aksine

milletlerarası ilişkilerde barışın hâkim olduğu

günümüzde ve özellikle demokratik ülkelerde

dini tebliğ ve yaşama konusunda şartların bir-

çok Müslüman ülkeden daha uygun olduğuna

dikkat çekilmektedir.

Ancak Batı demokrasilerinde dinî hürriyet-

ten genellikle sadece ibadet özgürlüğünün an-

laşılması, fakat buna karşılık İslam’ın sosyal ha-

yatın her alanında prensipler koyması sebebiyle

bu ülkelerdeki Müslümanların kendi gerçek dinî

ve kültürel kimlikleriyle yaşama imkânları, için-

de bulundukları gayrimüslim toplumun müsa-

mahasıyla sınırlı kalmaktadır. Çoğulculuğun ve

çok kültürlü bir toplum yapısının tarihî tecrü-

besine sahip olmayan Batı dünyası, Müslüman

azınlıkların kendi kimliklerini koruyarak yaşa-

maları konusunda hazırlıksız göründüğü gibi

Müslümanları asimileden vazgeçip geçmeye-

ceği, onların bu ülkelerde daha etkin duruma

gelmelerinin ne gibi sonuçlar doğuracağı me-

rak konusudur. Bununla birlikte milletlerarası

ilişkilerde insan haklarıyla ilgili telakkilerin ön

plana çıktığı, global ve dinamik bir rekabetin

hâkim olduğu zamanımızda Müslüman azınlık-

lara yönelik yeni şartlar oluşmakta, fevkalâde

durumlar dışında Müslüman bir ülkeye hicret

yerine Müslümanların bulundukları yerlerde

güçlenmeleri önem kazanmaktadır.

Bu Kavramlar Küreselleşen Dünyada

Ne Anlam İfade Ediyor?

Klasik fıkıh terminolojisine göre bir ülke-

nin İslam veya küfre nisbet bakımından nite-

Gayrimüslim ülkelerde yaşayan Müslüman azınlıklar, kendi dinî ve kültürel

kimliklerini koruyarak güven ve barış içinde yaşayacakları şartları oluştur-

ma sorumluluğunu taşımaktadırlar.