Background Image
Previous Page  29 / 68 Next Page
Basic version Information
Show Menu
Previous Page 29 / 68 Next Page
Page Background

29

KASIM

2014 • SAYI 235 •

PERSPEKTİF

sındaki bağlantıyı koparma eğilimindedirler ve

geleneğin sınırları içerisinde yaşarlar. Moderni-

tenin geleneği bozduğu ve kişinin imanını götür-

düğü kanaatindedirler. Muhafazakâr hukukçular

ise bu etkileşimi anlayışla karşılar ve gelenekle

modernite unsurları arasında bir adaptasyon

olmasını doğal olarak görürler. Yenilikçiler ise

modernitenin geleneğin yeni bir formda devam

ettirilmiş hâli olduğuna inanırlar. Bu devamlılık

bir yeniden yorumlama süreci ve geçmiş ile şimdi

arasında uyum yakalama şeklinde tezahür eder.

Bir “Reform”Ürünü Olarak Azınlık Fıkhı

Azınlık fıkhının ortaya çıkma sebeplerinin

yanında, bu fıkhın oluşması ve gelişmesi de

Müslümanların İslam’ı modern dünyada nasıl

konumlandırmaları gerektiği hakkındaki uzun

soluklu tartışmanın bir sonucudur. Amir-Moaza-

mi ve Salvatore’nin de haklı olarak iddia ettikleri

gibi, Müslüman azınlık diskuru bireyselleşmenin

ve sekülerleşmenin bir sonucu değildir, kökleri

19. yüzyıl Müslüman reformist tartışmalarına ka-

dar gider.

19. ve 20. yüzyıllar boyuncaMüslüman hukuk-

çular ve entelektüeller kapitalizm, sömürgecilik

ve sekülerizmin doğurduğu olgularla nasıl başa

çıkılacağı konusunda hararetli tartışmalar yap-

tılar. Osmanlı İmparatorluğu zayıflamaya başla-

dığı andan itibaren, Müslüman toplum kapitalist

fikirlerin etkileri, askerî yenilgiler ve aleyhte ti-

cari anlaşmalar yoluyla Avrupa tesirinde kalmaya

başladı. Avrupa’yı gören Müslümanlar ise din-

daşlarının durumlarını sorgulamaya ve çözüm-

ler üzerinde düşünmeye başladılar. Avrupa’nın

emperyal projelerine direnen ve dini korumayı

amaçlayan birçok reform projesi geliştirdiler.

Ulema, sömürgeci güçlere karşı yürütülen

mücadelede başı çekerken reform projelerine de

yine onlar önderlik etti. Tabii hepsi de aynı gö-

rüşte değildi, bazısı geleneksel İslami nizamı

koruma uğraşı veriyordu. Diğerleri ise dini refor-

me ederek dinin iktidar ve toplumla olan ilişki-

lerindeki pozisyonunu yeniden konumlandırma

teşebbüsünde bulunuyordu. Bu ıslah çalışmaları

hukuk düzenlemeleri, hukuki kurumlar, İslami

hareketlerde yükseliş ve içtihat olarak tezahür

etmiştir.

Azınlık Fıkhı 19. yüzyıl fıkıh reform hareke-

tinin bir devamıdır; kendisinden önceki reform

akımlarının ilgilendiği soruların aynılarıyla ilgi-

lenir. İçtihadı uygularken, metnin hermenötiğini

anlarken, modernite ve gelenek arasındaki ilişki-

yi keşfederken, şeriatın medeni rolünü açıklar-

ken aklın rolünü savunur. Tartışmanın daha iyi

anlaşılması için al-Alvani’nin Hz. Peygamber’in

(s.a.v.) statüsü hakkındaki fetvası veya al-Karada-

vi’nin Müslümanlığa geçen birisinin gayrimüslim

olan eşiyle olan durumu hakkındaki fetvası ince-

lenebilir. İki durumda da fıkıhçılar bir neo-içtihat

ihtiyacının olduğu konusunda uzun tartışmalar

yapmışlardır.

Bu pratik sorulara ek olarak, Azınlık Fıkhı ko-

nusunun önde gelen isimlerinden al-Karadavi,

al-Alvani ve Cemal Attiyyah’ın görüşleri incele-

nebilir. Al-Karadavi’nin Fıkh’ul-Akalliyat eseri-

nin giriş bölümleri, onun vasatiye (ölçülülük) ve

teysîr (kolaylaştırma) şeklindeki reform fikirleri-

nin özeti mahiyetindedir. Al-Alvani’nin aklın İs-

lamlaştırılması projesi ve içtihat fikri kendisinin

Azınlık Fıkhı Taslağı (İng. “Framework for Fiqh

al-Aqalliyyāt”) eserinde incelenebilir. Cemal At-

tiyah’ın fıkıh usûlünün yenilenmesi projesi, dün-

yadaki Müslüman veya gayrimüslim bütün azın-

lık toplumlar için ilahî prensipleri temel alan bir

kitap yazılması ile ilgilidir.

Sonuç olarak denebilir ki, modern çağdaki

İslam fıkhı eski zamanlardaki İslam fıkhından

hiçbir şekilde daha az karmaşık değildir. Batı’da-

ki İslami sosyal yaşam formlarındaki dönüşümü

anlama çabaları iki ana tartışma maddesini be-

raberinde getirmiştir. Bunlardan biri, demokratik

liberal coğrafyalara göçün bir sonucu olarak Müs-

lümanların düşünüş biçimlerinde büyük değişik-

liklerin meydana gelmiş olmasıdır. İkincisi ise,

dönüşümün ana sebebinin bireyselleşme süreci

olduğudur. İki argüman da doğrudur, fakat bunlar

madalyonun bir yüzünü teşkil etmektedir. Bun-

lar, yeni durumlarla başa çıkabilme konusunda

dinî geleneğin sahip olduğu potansiyeli göz ardı

etmekte ve âna odaklanmış durumdadırlar.

*Bu yazı, Said Fares Hassan’ın El-Ezher Üniversitesi Dil ve

Çeviri Fakültesi Jurnali’nde yayınlanan “Fiqh al-Aqalliyyāt:

Negotiating Discourse of Tradition, Modernity and Reform”

isimli makalesinden özetlenmiştir.