60
ÜmmetMozaiği
PERSPEKTİF
• SAYI 234 • EYLÜL / EKİM
2014
1945 yılında Josip Broz Tito,
komünist rejimle sosyalist Yugos-
lavya’yı kurarak altı cumhuriyete
dayalı bir federasyon oluşturmuş
ve bu yolla millî duyguları bas-
kılamaya çalışmıştı: Hırvatistan,
Karadağ, Sırbistan, Slovenya, Bos-
na-Hersek ve Makedonya. Sırbis-
tan’da yalnızca Kosova ve Voyvodi-
na bölgelerine özerklik verilmişti.
Komünist yönetim döneminde Batı
ülkeleriyle iyi ilişkiler kurulmuş
ve para akışı sağlanmıştı; fakat
artan borç yükü ve kalkınmadaki
dengesizliklerin de etkisiyle etnik
kökenli bazı sıkıntılar baş göster-
meye başlamıştı. Gerilim sürekli
artıyordu; 1980 yılında Tito’nun
ölümüyle federasyonun dağılaca-
ğı düşünülmüştü fakat on yıl daha
devam etti. Federasyonun devam
etmesi demek, halkın etnik kimli-
ği, kültürü ve dini üzerindeki bas-
kıların da devam etmesi demekti.
Nitekim Yugoslavya döneminde
Bosna’da yaşayan Müslümanlar
arasında kimliğinden ve dininden
kopan çok sayıda aile olmuştur.
Senad söze şöyle başlıyor: “Yu-
goslavya döneminde de çok Müs-
lüman vardı. Ama o dönemden
sonra Müslümanların yalnızca
isimleri kaldı. O dönemde Müs-
lümanlar korktukları için Müslü-
manlıklarını gizlemişler. İnsanlar
camiye gidememiş; çünkü gittik-
lerinde Tito’nun partisine şikayet
edilmişler.” Senad’ın anlattığına
göre bu şikayetlerden sonra ca-
miye giden ailenin başına çeşitli
belalar açılıyormuş. Camiye git-
tikleri ya da dindar oldukları için
birçok Müslüman aile işsiz, ev-
siz, sonunda da topraksız kalmış.
Öyle ki Müslümanlar, evde ibadet
ettikleri anlaşılmasın diye türlü
yollara başvuruyormuş: Perdeler
tamamen kapatıldığı hâlde evde-
ki mumlar da söndürülüyormuş.
Böylece Müslümanlar her geçen
gün daha da artan baskılar sonu-
cunda pratik hayatlarında dinle-
rinden uzaklaşmaya başlamışlar.
“Bizde din cemaatle yaşanırdı; ca-
miye gitmeyen kişi zamanla evde
de namazlarını kılmamaya başla-
dı.” diyor Senad. Ninesi, vefat et-
meden önce Senad’a bu manada
bir endişesini şöyle dile getirmiş:
“Ben ölürsem bu evde din de öle-
cek.” Senad, “Aynen ninemin de-
diği gibi oldu.” diyor: “Ninemin
duası bizi savaşta kurtarmıştı, ama
şimdi o yok ve biz hep daha kötüye
gidiyoruz.”
İnsanlar geçmişi hatırlamak
ya da benliklerinde saklı duran
kimliklerinin farkına varmak için
bazen itici bir güce ihtiyaç duyar-
lar. Bu güç, bir fotoğraf karesi, bir
hatıra ya da bir an olabilir. Senad
da başından geçen bir anısını şöy-
le anlatıyor: “Ninemin vefatından
sonra dedem evlenmeye karar ver-
mişti. Nineme ait eşyaları topla-
yıp çöpe atacakken en azından bir
kısmını kurtarayım diye peşinden
koştum. Tam o sırada, dedem çö-
pün başındayken elinden ninemin
başörtüsü düştü. Hemen elime al-
dım, baktım bir kitaba sarılı. Kitap
Kur’an’dı. Almam gereken mesaj
çok açıktı. Ninemin sıklıkla tekrar-
ladığı sözü hatırladım: ‘Oku, öğ-
ren, yaz.’”
1400’lü yıllarda Osmanlı’nın
Bosna’yı fethinin bir sonucu ola-
rak bölge nüfusu İslamlaşmaya
başladı. Bosna’da yaşanan İslam
kültürü özellikle şehirli bir karak-
tere sahipti. Bosna’nın yerel bir
şekilde değil de, şehirli bir yapı-
da İslamlaşması sayesinde Doğu
kültürünün bazı karakteristik un-
surları yalnızca Müslümanlar ara-
sında değil, Hristiyanlar arasında
da hayatta kalabilmiştir. Bölgede
hâkim olan İslam kültürünün en
belirgin izleri, mimarlık ve şehir
planlamasında kendini göster-
mektedir. Bosna-Hersek’te, günü-
müzde Sırpların yönetiminde olan
birçok şehir bile Osmanlı şehirci-
lik anlayışıyla şekillenmiştir. Ayrı-
Senad ve eşi
Savaşın izleri