65
Abdullah Harun 8 Şubat 1924’te Güney
Afrika’nın Cape Town kentinde dünyaya ge-
lir. Malezya’dan Güney Afrika’ya yerleşmiş
Müslüman bir ailenin oğlu olan Harun, kü-
çük yaşta annesini kaybeder. Annesinin ölü-
münden sonra henüz bebek olan Harun’un
bakımını halası üstlenir. Aynı zamanda hala-
sı Harun’un temel İslami eğitimini almasına
da büyük hassasiyet gösterir. Öyle ki kendisi
8 yaşında iken hacı, 14 yaşında ise hafız olur.
İlkokul eğitimini tamamladıktan sonra iki yıl
Mekke’de kapsamlı bir İslami eğitim alan Ha-
run, Güney Afrika’ya dönünce mevcut biriki-
mini farklı hoca ve alimlerden eğitim alarak
sürdürür.
Abdullah Harun’un yaşadığı dönem, Gü-
ney Afrika’nın “apartheid” olarak adlan-
dırılan ırkçılık ve ayrımcılık dönemidir. 15.
yüzyılda kölelik politikasıyla başlayan sö-
mürgeciliğin çirkin yüzü 20. yüzyılda kendi-
sini ırkçılık politikası ile devam ettirmektedir.
Bu dönemde beyazlar, siyahi vatandaşlara
göre daha üst ırk olarak kabul edilmekte-
dirler. Sağlık sisteminden eğitim sistemine
kadar devletin birçok hizmetinden siyah va-
tandaşlar yeterince istifade edememektedir-
ler. Siyahilerin seslerini duyurmaları ve siyasi
alanda mücadele etmeleri mümkün değildir;
zira parti kurup kendilerini parlamentoda
temsil etmelerine müsaade edilmiyordur.
Siyahi vatandaşlar ve onları destekleyen be-
yazlar bu dönemde zorlu bir mücadele ver-
mişlerdir. Yalnızca sosyal ve siyasi dışlama ve
ayrımcılıkla kalmayan “apartheid” dönemi
kanlı çatışmalara da sahne olmuştur. 1958
yılında başlayan bu dönem, 1994 yılında öz-
gürlükçü ve çok partili sisteme geçiş ile son
bulmuştur.
Bu süreçte Abdullah Harun, yaklaşık bir
milyon Müslüman’ın yaşadığı Güney Afri-
ka’da ırkçılığa maruz kalan Müslümanlar
için en çok mücadele eden isimlerden biri
olmuştur. Harun, insanların ırk üzerinden
ayrılamayacağını savunuyor ve farklı din, dil
ve ırka mensup insanların kardeşçe yaşayabi-
leceği bir Güney Afrika hayali için mücadele
ediyordu.
1955 yılında Cleremont Camii’ne imam
olarak atanan Harun, bir imamın bilindik
görevleri yanı sıra toplumsal konularla da il-
gilenmekteydi. Kur’an ve tefsir dersleri yanı
sıra Harun, genç Müslümanlar için de önemli
bir isim olmuştur. Etrafına birçok Müslü-
man’ı toplayan Harun, şenlikler, toplantılar
ve çeşitli faaliyetler düzenler; cemaatinin
yardımı ile muhtaçların ihtiyaçlarını giderir-
di. Bunun yanında Müslüman hanımlar için
iş ve araştırma merkezleri oluşturmuş ve
gençlere yönelik okuma grupları gibi faali-
yetler tertiplemiştir.
İmamlığı döneminde gittikçe şiddetini
artıran “apartheid” siyasetine karşın cema-
atine ve Müslümanlara açık çağrılarda bulu-
nur; grev, protesto ve eylemleri desteklerdi.
Müslümanların bu acımasız politikaya karşın
daha etkili bir ses oluşturmaları gerektiğini
savunan İmam Harun, bu bağlamda “İslam
Adalet Divanı”, “Müslüman Gençlik Hareketi”
ve “El Kıble” gibi farklı teşkilatlar kurmuştur.
Bunun dışında Afrika Ulusal Kongresi ve Pan
Afrika Kongresi olarak bilinen kongrelerin
liderleri ile yakınen görüşmüş ve Güney Af-
rika’da yaşayan Müslüman gençlerin daha
kaliteli eğitim alabilmeleri için onlardan yar-
dım talep etmiştir.
Abdullah
Harun’un mücadelesindeki
hedef şu cümleleri ile özetlenebilir: “Bizim
amacımız beyaz ırkı yok edip yerine siyah
ırkı getirmek değildir; maddiyata dayanan bir
ayaklanma hiç değildir. Bizim davamız ırkçı
Güney Afrika Cumhuriyeti’ne karşıdır. Müs-
lüman olsun, Hristiyan olsun, beyaz olsun,
siyah olsun insanları sömürüden ve zulüm-
den kurtarıp özgürlüklerine kavuşturmaktır.
Biz ırkçı değiliz. Biz insanların bir tarağın
dişleri gibi eşit olduğuna inanırız. Ve her kim
olursa olsun bu inancımızı kaim kılıncaya ka-
dar mücadeleden geri durmayacağız.”
Siyasi faaliyetlerini artıran Harun, apart-
heid rejimi için büyük bir tehdit oluşturmak-
taydı. Bu nedenle devlet tarafından yoğun
bir şekilde gözetim altına alınmıştı. İmam
Harun’un son yurt dışı gezisi önce Mekke, ar-
dından Mısır ve Londra’ya olmuştur. Bu gezi-
sinde yurt dışında farklı temaslarda bulunan
Harun, direniş için destek ve yardım bekler.
Ardından tekrar Güney Afrika’ya dönmek
isteyen Harun’u arkadaşları uyarır ve geldiği
takdirde onun için kötü sonuçlar olabilece-
ğini bildirirler. Fakat o, bu uyarıları göz ardı
eder; mücadele ve direnişin devam etmesi
gerektiğini savunur.
28 Mayıs 1969’da Mevlit Kandili’nde Ha-
run ülkesine geri döner dönmez tutuklanır.
Cezaevinde istenilen bilgileri vermez ve ken-
disine verilen helal olmayan yemekleri kabul
etmez. Evinden helal yemek getirilmesini
talep eder; fakat bu talebi karşılıksız kalır,
çeşitli işkencelere uğrar. Besinsizlik ve şiddet
yüzünden bedeni zayıf düşen İmam Harun,
27 Eylül 1969’da Hakk’ın rahmetine kavuşur.
Ayrımcılıkla mücadele ederek geçirdiği haya-
tı, yine bu uğurda son bulur. Allah şehitlerle
birlikte eylesin.