37
HAZİRAN 2014 • SAYI 232 •
PERSPEKTİF
Almanca ders veren bir öğretim görevlisine
asistanlık yaptım.
Peki, çoğunluk toplumunun Almanlara bakı-
şını nasıl görüyorsunuz?
Türklerden hep arkadaşça ve samimi ta-
vırlar gördük. Tabii biz turistlerin bulunduğu
bölgenin dışında, tamamen Türklerin yaşadı-
ğı bir bölgede yaşıyor ve her gün yeni olumlu
tecrübeler ediniyoruz. Bununla birlikte birçok
Türk, yabancılara ve Almanlara karşı, özellikle
de Türkiye’de bir Almanya oluşturmaya çalı-
şanlara ve birçok şeyden rahatsızlık duyanlara
karşı ön yargılı olabiliyor. Resmî kurumlarla
ilişkilerimiz de çoğunlukla olumlu oldu. Bu-
rada kimse Almanya’daki gibi tabiri caizse
konuya bodoslama dalmaz; esas meseleye
gelmeden önce insani ilişkiler kurulur ve has-
bihal edilir.
Türk gelenekleriyle aranız nasıl?
Tahmin ettiğimiz gibi buradaki gelenek-
ler çok farklı. Hayatımızın buradaki kısmına
başlamadan evvel, ülkeyi baştan başa, içinde
8 kilo çamaşır ve 4 kilo kitap olan sırt çanta-
larımızla gezdik ve şahit olduğumuz doğa gü-
zellikleri ile Almanya’da kaybolan misafirper-
verlik bizi çok etkiledi.
İçinde bulunduğunuz toplum kendilerine
uyum sağlamanızı mı bekliyor, yoksa sizi oldu-
ğunuz gibi kabulleniyor mu?
Kimse bizden uyum sağlamamızı ya da asi-
mile olmamızı beklemedi. Tabii burada yaşa-
yan diğer Almanlar için genel bir şey söyleye-
meyiz, biz diğerlerine göre Türklerle çok daha
fazla ilişki içerisindeyiz. Bizim asıl niyetimiz
de bu farklı kültürün içinde diğer insanlarla
beraber yaşamak. Burası bizim için hayatımı-
zın çok ilginç bir evresi ve bu evre toleransı da
beraberinde getiriyor.
Peki Alanya’da Türkçe öğrenmek zorunda
mısınız?
Türkçe öğrenmek gibi bir zorunluluk-
tan bahsedemeyiz. Kaldı ki biz Almanlar için
Alanya kültürel açıdan çok da uzak değil.
Öte yandan diyelim ki benim Türk kültürüyle
problemlerim var, durum benim için böyle
diye Türkler benim için bir “Alman” kültürü
mü meydana getirsinler? Tüm Alman kanalla-
rını izleyebiliyor, istediğimiz Alman sitelerini
takip edebiliyoruz.
Kendi kültürel ve dinî ritüellerinizi yaşayabi-
liyor musunuz?
Biz burada çok ilginç ve değişkenlik gös-
teren ama aynı zamanda “yavaşlatılmış” bir
hayat yaşıyoruz. İzin verirseniz 77 yaşına yeni
girmiş biri olarak kişisel bir tecrübemi anla-
tayım: Seneler önce oturduğumuz Kestel’in
belediye başkanına bir gayrimüslim olarak
oradaki mezarlığa defnedilme imkânım olup
olmadığını sordum. Başkan da, “Ne demek, biz
seni tanıyoruz, sen istersen tabii ki mümkün.
Hatta deniz manzaralı!” demişti.
Birkaç hafta evvel ilgili resmî kuruma tek-
rar sordum, şimdiden mezar yeri almak gere-
kiyor mu diye. Oradaki ilgilinin cevabı espri-
li şekilde şöyle olmuştu: “Gerek yok, burada
yeterli yerimiz var. Zamanı geldiğinde bir iki
gün evvel uğra senin için güzel bir yer ayar-
larız. Başkan da sana deniz manzaralı bir yer
ayarlayacağını söylemişti zaten.” Ben öldük-
ten sonra şu an severek ve dolu dolu yaşadı-
ğım yere defnedilmek istiyorum.