Dosya
52
PERSPEKTİF
• SAYI 235 • KASIM
2014
ün
12 Ekim Kahire Konferansı sırasında, ulus-
lararası hayırseverler Temmuz ve Ağustos ayla-
rında İsrail’in askerî operasyonu sırasında yıkı-
lan Gazze için 5.4 milyar dolar yardım taahhüt
ettiler. Bu yaz meydana gelen çatışmada çoğu
sivil olmak üzere 2.200 Filistinli ve geneli asker
olmak üzere 73 İsrailli öldü. Sahil şeridi tama-
men harabeye dönerken Gazze’nin nüfusunun
dörtte biri yaşadığı yeri terk etmek zorunda
kaldı. Acil insani yardımlar dışında, siyasi çev-
relerden çatışan tarafları kalıcı barışa zorlama
ya da savaştan önceki duruma dönmeye ikna
etme konusunda ise kimseden ses çıkmıyor.
Filistin devletinin tanınmasını tartışmak şöyle
dursun, Gazze’deki duruma ve genel anlamda
İsrail-Filistin çatışmasına kalıcı bir çözüm bul-
ma konusu tartışma masasından hiç bu kadar
uzak olmamıştı.
Alternatif Bilgi Merkezi (İng. “Alternative
Information Centre” - AIC) Direktörü Segio Ya-
ni’nin belirttiğine göre İsrail’in Gazze’deki son
saldırıları İsrail nüfusunun büyük çoğunluğu
(en az yüzde 85’i) tarafından olumlu karşılana-
rak destek gördü. İsrail’deki önde gelen insan
hakları örgütlerinden hiçbiri savaşa karşı tavır
almadı, açıklama yapmadı ya da savaş karşıtı
eylemde bulunmadı. Bilakis çoğunluk tarafın-
dan saldırılar, “İsrail toplumunun ve uluslara-
rası topluluğun desteğini almış tek taraflı bir
operasyon” olarak tanımlandı. Hâlbuki Yani’ye
göre, saldırının hem siyasi hem de ekonomik
sebepleri vardı. İsrail şiddet kullanarak üstün-
lüğünü yeniden sağlamak istemişti, ama aynı
zamanda saldırı, operasyondan önce tartışılan
olası bir askerî bütçe kısıtlamasına karşı bir ha-
reketti.
İsrail Başbakanı Netanyahu’nun önderli-
ğindeki çoğunluğu sağ görüşlü koalisyonun
Koruyucu Hat Operasyonu’na destek çıkması
şaşırtıcı değilken; uzun, sancılı ve gereksiz bir
savaş için bu kadar çok sayıda İsraillinin verdi-
ği desteği anlamak mümkün değildir. Zira bu
operasyon İsrail vatandaşlarının güvenliğini
sağlamak yerine tam tersini gerçekleştirmiş-
tir. Roket saldırılarına karşı verilecek başka bir
cevap seçeneği olmadığı şeklindeki genel ka-
naat, İsrail kamuoyunun genelinin, Gazze’deki
sivillere yapılan katliamı veya İsrail tarafından
verilen can kayıplarını görmezden gelmesine
sebep olmuştur. İsrail toplumunun, bir bölge-
nin tamamen yok edilmesi ve Gazzeli ailelerin
toplu olarak katledilmesini nasıl kabul ettiği
ise merak konusudur.
İsrail toplumunda sadece çok küçük bir ke-
sim savaşa karşı direnç göstermiştir. Yani’nin
bildirdiğine göre, sokağa inenler çoğunlukla
İsrailli radikal sol mensupları olmuştur. Gush
Shalom barış hareketi, anarşistler ve feminist-
lerden oluşan küçük gruplar Gazze’deki şidde-
te son verilmesi için gösteriler yaptılar, zaman
zaman Tel Aviv’de binlerce kişiyi harekete ge-
çirdiler. Ama bu o kadar izole bir azınlığı teşkil
ediyordu ki, yaptıklarının hiçbir siyasi etkisi
olmadı. Meretz de dâhil olmak üzere ana akım
sol partilerin hiçbiri savaş karşıtı gösterileri
desteklemedi ve sessizliklerini korudular.
Radikal solun izole olmasında Komünist
Parti’nin oynadığı rol büyüktür. Zira Komünist
Parti savaş karşıtlığını toplantılara katılma-
yarak göstermek gibi saçma bir aksiyon planı
benimsemiştir. Yani bu durumu, “Herkes sava-
şı desteklemedi; ama çoğunluk sessiz kalmayı
tercih etti.” şeklinde özetliyor. Sonuç olarak
İsrail sivil toplumu yapması gerekeni yapma-
yıp sesini yükseltmediği için İsrail hükûmeti şu
anda insan hakları ihlalleri bağlamında daha
çok düşüncesiz ve endişesiz hâle gelmiştir.
Serbest gazeteci İbrahim Hüseyin’e göre ise,
kıskaca alınmış ve gece gündüz bombalanan
bir bölgeyi seyretmekten zevk alan çok fazla
İsrailli olmamasına rağmen, bu insanların sa-
vaştan bıkkınlıkları Gazze halkının maruz kal-
dığı yıkımla karşılaştırıldığında çok küçük bir
bedel olarak kalmaktadır. Bir Filistinli olarak
son yaşanan savaşa şiddetle karşı olan Hüse-
yin, İsrail’in Gazze’ye yaptığı son saldırının
aslında İsrail (Yahudi) devletinin kurulması
için Filistinli yerli Arap halkın etnik temizli-
ğe maruz kalmasına neden olan 1917 Balfour
Deklarasyonu’na dayandığını ve bunun sonucu
olduğunu hatırlatıyor. Aslen Filistin’in sahil ve
güney kesiminden gelen Gazze’deki her 3 kişi-
den 2’si, Filistin halkının çoğunluğunda olduğu
gibi, aileleri 1948 Savaşı esnasında evlerinden
kovulmuş mülteciler konumunda.
Gazze’deki sefaletin nedeni, Gazze şeridi-