15
KASIM
2014 • SAYI 235 •
PERSPEKTİF
Herhangi bir ithamı değerlendiren
biri, artık bu ithamdan kurtulamaz,
zira bilinçaltı inkarı tanımaz.
bu olay, “muhtemelen” Müslümanlar tarafından
gerçekleştirilen bir suç olarak değil, “İslami” bir
eylem olarak görülüyor.
Oysa siyasi ya da medyal söylemlerde diğer
ideolojilere karşı benzer “mesafe alma beklen-
tileri” çok nadir karşımıza çıkıyor: Bir suçlunun
hiçbir şeyden haberi olmayan komşusundan,
işlenen suçla bir alakası olmadığını alenen be-
lirtmesini kim ister? Kim, bazı din adamlarının
çocukları suistimal etmesine karşı Katoliklerin,
“Bu konuyla bir alakamız yok.” şeklinde açıkla-
ma yapmasını bekler? Dünyanın her yerinde dai-
ma artan bir askerî müdahaleye sebep olan insan
hakları ve devletler arası hukuka karşı hükûmet-
lerimizin mesafe almasını istiyor muyuz? Mese-
la, hükûmetlerimizden, Obama’nın herhangi bir
soruşturma ya da suç söz konusu olmadan sade-
ce şüphe ve emre binaen işlediği raket cinayet-
leriyle bir alakalarının olmadığını açıklamasını
istiyor muyuz?
Seçilen hükûmetlerin sorumluluğunda olan
hukuk devleti kimliğinin zedelenmesi, bizi med-
yada ustalıkla odak noktası hâline getirilen suç ve
terör gruplarının eylemlerinden daha az rahatsız
ediyor demek ki.“Bizimdeğerlerimiz”, yani insan
hakları,devletler arası hukuk,özgürlükvedemok-
rasi adına da dünyada çok korkunç suçlar sergile-
niyor; üçüncü dünya olarak isimlendirilen ülke-
lerin sömürülmesinden hiç bahsetmiyorum bile.
“Bir şeyler adına” aslında çok fazla adaletsiz-
lik gerçekleştiriliyor. Örneğin Filistinliler söz ko-
nusu olduğunda “Yahudi devleti adına” şüphe-
lilerin ve sivillerin kasten öldürülmesine varan
devletlerarası hukuk ihlalleri gerçekleştiriliyor.
Potansiyel Yahudi düşmanlarının öldürülme-
sini “Yahudiler için bir koruma önlemi” olarak
meşrulaştıran hahamlar var. Şimdi dünyadaki
bütün Yahudiler din ve kimliklerinin suistimal
edilmesiyle bir ilgilerinin olmadığını vurgulama-
lılar mı? Ya da biz İsrail-Filistin arasında cereyan
edenleri Yahudiliğin bir dışavurumu olarak mı
görüyoruz?
Yahudi organizasyonların şöyle bir açıklama
yayımladığını hayal edelim: “Biz Yahudiler, bi-
zim adımıza hukuk ihlalleri yapan İsrail’in poli-
tikalarıyla bir alakamızın olmadığını açıklıyoruz.
Gerçi Yahudi öğretilerinde bu hukuk ihlallerine
gerekçe olarak yorumlanacak ya da bu suistimal-
leri destekleyecek cümleler var, ama biz bu açık-
lamayla bu tarz bir ilgi kurarak hukuk ihlalleri
yapanların meşruluğunu elinden almayı amaçlı-
yoruz. Biz Yahudiliği farklı yorumluyoruz ve İs-
rail Devleti’nin eylemlerinde ‘Yahudi devleti’nin
kurallarının ihlal edildiğini görüyoruz.”
Böyle bir açıklama okuduğumuzda ne düşü-
nürüz? Sadece bu açıklamanın yapılması bile
bize Yahudi öğretilerinin, İsrail-Filistin’deki iş-
gal için gerekçe sunduğunu düşündürmez mi?
İşte Müslümanlar da şu an bu çıkmazın içindeler.
Biz gayrimüslümler, İslamcılara (Alm.“Islamist”)
karşı gösterdiğimiz duruşun aynısını ne yazık ki
kendi hükûmetlerimiz ve NATO söz konusu ol-
duğu zaman gösteremiyoruz. Örneğin korunma-
sı gereken esas kuralların suistimal edilmesine
ya da bunun arkasında gizlenen coğrafi stratejiye
ses çıkaramıyoruz. Çünkü o zaman bu organizas-
yonların neden bu kadar büyük ve gaddar hâle
geldikleri, onları kimin silahlandırdığı ve onların
varlığından kimlerin nemalandığı sorusunu sor-
mamız gerekir.
*Schiffer, Alman medyasındaki İslam imajına dair araştır-
malar yapmakta ve kendi kurduğu Medya Sorumluluğu
Enstitüsü‘nü (Alm. “Institut für Medienverantwortung”)
yönetmektedir.