11
KASIM
2014 • SAYI 235 •
PERSPEKTİF
*2007 yılından beri İslam Öğretmenliği Yüksekokulu’nda
(Alm. “Hochschulstudiengang für das Islamische Lehramt”
- IRPA) profesör olarak İslam dersi ögretmenleri yetiştiren
Aytaç, uygulama dersleri bölüm başkanıdır.
• Dinî içerikli derneklerin yalnızca IGGiÖ çatı-
sı altında faaliyet gösterebilmeleri ve IGGiÖ çatısı
altında olmayan derneklerin yasanın yürürlüğe
girmesinden itibaren 6 ay içinde feshedilecek ol-
maları
• IGGiÖ’nün çatısındaki alt kurumların devle-
te ve topluma karşı pozitif bir tutum içinde olma
zorunluluğunun kanunda yer alması ve böylelikle
her türlü eleştirinin, yasaya aykırı kabul edilebil-
me ihtimali sonucu kurumun feshedilme nedeni
olması
Yasa tasarısının bir başka sorunlu maddesi ise
Müslüman cemaatlerin anayasaya sadakatlerinin
yasal düzenlemeyle vurgulanmasıdır; bu yasal
ibare başka hiçbir dinî gruba yöneltilmemiştir.
Müslümanlar, kanundaki bu ifadeyi hakaret ola-
rak algılayarak, devletin kendi Müslüman vatan-
daşını yasal düzenlemeyle topyekün zan altında
bıraktığını ve toplumdaki ön yargıların yasanın
içeriği hâline geldiğini beyan etmektedirler. Bu
tasarı “Müslüman” kimliğinin dışlanmasının,
Müslümanların yabancı ve kültürel tehdit unsuru
olarak görülmesinin ve ötekileştirilmesinin yasal
boyuta taşınmasının somut belgesi olarak görül-
mektedir.
Tasarı içinde yer alan bir başka sorun ise, bü-
tün Müslüman din görevlilerin bundan sonra yal-
nızca Avusturya devleti tarafından yetiştirilme
zorunluluğudur. Yeni yasaya göre din görevlileri
Viyana Üniversitesi’nde kurulacak İslam İlahiyatı
Fakültesi’nde öğrenim almak zorunda. Tasarıda
bu eğitim için 6 akademisyenin görevlendirileceği
ibaresi bulunuyor. Hem eğitim personelinin sayı-
sının diğer dinlere oranla düşük olması, hem de
eğitim görevlilerinin seçimi hakkında IGGiÖ’nün
görüşünün bağlayıcı olmaması eleştirilen konular
arasında bulunuyor.
Müslümanları ciddi anlamda şaşırtan bir
konu, bakanlığın bu tasarıyı IGGiÖ ile birlikte
hazırladığını ve karşılıklı diyalog içinde birbirle-
riyle mutabık olduklarını öne sürmesidir. IGGiÖ
Başkanı Fuat Sanaç ise, “Üzülerek ifade etmek
istiyorum ki çok güzel devam eden bir süreç bir
anda akamete uğratıldı. Bizim istemediğimiz
bazı maddeler, bu tasarının içine kondu. Bunlar
eşitlik ilkesine aykırıdır, Avusturya Anayasası’na
aykırıdır, bazıları insan haklarına ve din özgür-
lüğüne aykırıdır.” diyerek daha farklı bir görüş
ifade ediyor. Dışişleri Bakanı Sebastian Kurz son
günlerde verdiği demeçlerde başlatılan süreçten
geri dönülmeyeceğini belirtirken, Müslümanlar,
birbirine tezat bu ifadelerin, kurumların diyalog-
tan ne kadar uzak olduklarının göstergesi olduğu
sonucuna varmaktadır.
Tasarıya ilişkin görüşmeleri İçişleri ve Dışiş-
leri Bakanı’nın ortak sürdürmesi, konunun bir
başka problemli boyutunu ortaya koyuyor: Nor-
mal şartlar altında dinî yasalarla muhatap olması
gereken resmî kurum, Başbakanlık bünyesindeki
Kültür Dairesi (Alm. “Kultusamt”). Fakat politik
çevrelerdeki genel algı nedeniyle, İslam bir yan-
dan dışarıdan gelen “yabancı” bir unsur olduğu
için Dışişleri Bakanlığı’nı, öte yandan güvenlik
sorunu teşkil ettiği zannıyla İçişleri Bakanlığı’nı
ilgilendiriyor. İçişleri Bakanı Johanna Mikl-Leit-
ner’in ifadesine göre politik hedef, Avusturya’ya
özgü bir İslam anlayışının oluşması ve halk ara-
sında yayılması. Bu durumda İslam’da âlimler
arasındaki ihtilaf ve 1400 yıllık çoğulculuk gele-
neğinin, kültürel birikimlerin ve birçok İslami de-
ğerin bir yasanın içinde boğularak yok edilmeye
çalışıldığı görülmektedir.
Şimdiye kadar Müslümanların güvenini kaza-
nan Avusturya Cumhurbaşkanı Heinz Fischer, 10
Ekim 2014’te Viyana’da gerçekleştirilen Balkan
Konferansı’nda yaptığı konuşmada, “Eşitlik ilkesi
sadece eşit şeyler için geçerlidir. Doğasından do-
layı farklı olan bir dini eşitlik ilkesi altında değer-
lendiremeyiz.” diyerek, tüm Müslümanları hayal
kırıklığına uğrattı.
Yeni İslamYasası taslağının içindeMüslüman-
lar için getirilen kolaylıklar da bulunuyor. Yasa ile
hastanelere, hapishanelere ve askerî garnizonlara
din görevlisi atama hakkı veriliyor. Dinî bayram-
lar iş piyasası için bağlayıcı olmasa da resmî tak-
vimde yer alıyor. Sünnet, helal kesim gibi şimdiye
kadar tartışılan konular kanunla güvence altına
alınıyor. Ancak eşitlik ilkesine ters düşen, Müs-
lümanları zan altında bırakan ve devlet-vatan-
daş ilişkisinde sınıfsallığa meydan veren pek çok
madde, olumlu gelişmeleri bütünüyle gölgeliyor.