53
OCAK 2014 • SAYI 227 •
PERSPEKTİF
Son yıllarda, İslam dünyasının farklı bölge-
lerindeki devletler, bir takım Müslümanların İs-
lami hukukun getirilmesi yönündeki çağrılarıyla
boğuşuyor. Bu çağrılar, bu kesimlerin, hayatları-
nı kendi dinlerinin ilkeleri doğrultusunda yaşa-
maları yönünde güçlü bir isteği yansıtmaktadır.
Şeriat, Müslümanların hayatını düzenleyen dinî
inanç ve muaşeret kurallarıdır.
Müslümanların şeriat çağrısı Batı dünya-
sında da duyulmuştu. Örneğin 2003 yılında,
Kanada’nın Ontario eyaletinde yaşayan Müslü-
man gruplar, kendileri için şeriatın uygulanması
çağrısında bulunmuş; Eyalet Başbakanı Dalton
McGuinty, yoğun bir tartışmanın ardından, 9 Ey-
lül 2005’te, eyalette yaşayan tüm sakinlerin an-
cak tek bir kanuna tabi olabileceğini söyleyerek
Ontario’da şeri hukukun kullanılması önerisini
reddetmişti. Yine 2008 yılında, Canterbury Ang-
likan Başpiskoposu Rowan Williams, Kraliyet
Mahkemesi’nde verilen bir konferansta, eşit mu-
amele ve grup hakları gerekçesiyle İngiltere’de,
şeriatın belli yönlerinin tanınmasının kabul edi-
lebilir ve “kaçınılmaz” olduğunu belirtmiş; bu
söylem, İngiltere’de Müslümanları gayrimüslim-
lerle ve hatta Müslümanları Müslümanlarla ka-
pıştıran ateşli bir tartışma başlatmıştı.
Bu tartışmalar üzerine John L. Esposito ve
Dalia Mogahed, 2008’de “Who speaks for Islam?
What a billion Muslims really think” (İslam’ı kim
temsil ediyor? Bir milyar Müslüman gerçekte ne
düşünüyor?) isimli bir araştırma yapmış, araş-
tırma sonucunda Müslümanlar arasında şeriatın
getirilmesi yönünde güçlü bir desteğin olduğu
ortaya çıkmıştı. Fakat araştırma aynı zamanda,
demokrasi için de güçlü bir desteğin olduğunu;
daha da önemlisi, Müslümanların şeriatı isterken
bu kanunları uygulayacak “İslamdin polisleri” is-
temediklerini ortaya koymuştu. Bu durum, belki
de onların, Afganistan’da Taliban’ın, Pakistan’da
ise resmî makamların şeriat kanunlarını uygu-
lama yöntemlerine dair taşıdıkları kaygılarıyla
açıklanabilir.
Ekim 2013’te, Sultan Hasan el-Bulkiye’nin,
ülkesinin İslam ceza hukukunu uygulayacağı-
nı duyurmasıyla birlikte dünya medyasının tüm
dikkati, Güneydoğu Asya’daki küçük petrol zen-
gini Brunei Sultanlığı’na çevrildi. Aslında ülke,
her daim İslam aile ve miras hukukuna tabi ol-
duğu için Brunei’nin şeriat hukukuyla bağlantısı
üzerindeki dikkat gereksiz. Ayrıca komşuları Ma-
lezya ve Endonezya’nın aksine Brunei, kamuda
alkol satışını bütünüyle yasaklayan ve Müslü-
manlar için dinî eğitimin zorunlu olduğu bir ülke
olagelmiştir. Hâl böyleyken, medyanın bu ilgisini
nasıl açıklayabiliriz? Zannediyorum daha katı
uygulanan bir şeri hukukta, sözgelimi kürtajdan
alkol tüketimine bir dizi suç kapsamında olan
fiiller için cezai müeyyideler ihtimali, bu soruya
gerekli cevabı verecektir.
Brunei’de İslami ceza hukukunun getirilme-
sinin nedenlerini açıklamak için pek çok şey ileri
sürülmektedir. Bu nedenlerden bir tanesi olarak
da Brunei’nin, genç vatandaşlarını eğitim için
Batı ülkelerine göndermesi neticesinde Batı’da-
ki yaşam tarzının etkileriyle mücadele etmek
için daha katı bir İslam ceza hukukuna gerek
duymakta olduğu belirtilmektedir. Fakat burada
Brunei’nin 2013 verilerine göre tahminî nüfusu-
nun 415.717 olduğunu, Müslümanların bu nüfu-
sun %67’sini oluşturduğunu ve daha sıkı bir şeri
ceza hukukunun yalnızca Müslümanlara uygula-
nacağının açıklandığını belirtmekte fayda var.
Brunei’nin, şeriatın daha katı bir formunu
getiren Güneydoğu Asya’daki ilk ülke olduğu bir
gerçek olmakla birlikte, komşu ülkeler Endonez-
ya ve Malezya’da, ülke çapında ailevi meseleler
ile mirası kapsayan bir şeriat hukuku zaten mev-
cut. Şu ana dek, Malezya’daki federal hükümet,
ceza hukukunun bir parçası olarak şeriatın daha
katı bir formunu getirmek için herhangi net bir
harekette bulunmadı. Ancak ilginç bir biçimde,
Brunei’nin, daha katı bir şeri hukuku benimseme
yönündeki kararının ardından, Malezya Başbaka-
nı Datuk Seri Najib Razak, Malezya’daki devlet
sistemine daha fazla İslami ilke getirme hususu-
nu İslami PAS partisiyle görüşmeye hazır oldu-
ğunu açıkladı.
Malezya’da Katolik bir gazetenin “Allah” ke-
limesini kullanmasıyla ilgili tartışma, mahkeme-
nin, gazetenin o kelimeyi kullanmayı durdurma-
sına hükmetmesiyle başladı. Ancak Sarawak ve
Sabah’ta “Allah” kelmesi Hristiyanlar tarafından
kullanılmaya devam etmektedir. Aslında Malez-
ya’daki Hıristiyanlar bu kelimeyi yıllardır kullan-
maktadır. Endonezya’da ise Sulawesi gibi birkaç
adada Müslümanlarla Hristiyanlar arasında ge-
rilimler bulunmaktadır. Fakat bu tarz gerginlik-
lerin, Müslümanların şeri ceza hukukunu talep
edip etmemeleri ile bağlantılı olduğunu, ya da di-
ğer tabirle şeri uygulamaların yaygınlaşmasının
dinî toleransı azalttığını düşünmüyorum. Çünkü
Güneydoğu Asya ülkelerinde yaşayan gayrimüs-
limlerde bu tarz endişeler oluşsa da, bu kesimler
şeri hukuka tabi değiller.
©
Flickr.com/ Gary Birnie
*Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi, Siyaset Bilimi Fakültesi Öğretim Üyesi