55
OCAK 2014 • SAYI 227 •
PERSPEKTİF
Bazı kaynaklara göre, Schwetzingen Camii
kısa bir süreliğine ibadethane olarak da kulla-
nılmıştı. Alman-Fransız Savaşı sırasında Kuzey
Afrikalı savaş esirleri 1870-1871 yılları arasında
Schwetzingen’e yerleştirilmişti. İkinci Dünya
Savaşı’ndan sonra Amerikalılar iç avluyu Jazz
ve Swing Klubü olarak kullandı. 1990 yılında bi-
nanın tadilatına başlandı. 2007 yılından beri ise
cami ziyaretlere açıktır.
Bu dönemde şark usulü inşa edilen yapılar-
dan birçoğunun dinî bir arka planı yoktu. Yine
de yapı sahibi, Elektör Karl Theodor’un bir tür
hoşgörü sembolü oluşturmak istediği tahmin
edilmektedir.
Schwetzingen Camii, doğu mimarisinde inşa
edilmiş tek yapı değildir. Bundan başka 1777
yılında Kassel’deki Wilhelmshöhe Sarayı bah-
çesinde ve 1778’de Stuttgart/Hohenheim’da da
camiler yapılmıştı. Bunların yanı sıra dış görün-
tüsü cami mimarisini andıran, içinde alışılmış
dışı mekânlar barındıran başka binalar da var-
dı. Örneğin 1841-1843 yıllarında Potsdam’da
Türk cami mimarisinde, minarenin baca olarak
kullanıldığı buharlı bir makine fabrikası kurul-
muştu. 1908-1909 yıllarında Dresden’de yine
cami formunda bir sigara fabrikası inşa edilmiş-
ti. Fabrikanın bacası minare şeklinde yapılarak
gizlenmişti; çünkü Dresden’de o dönemde şehir
merkezinde göze çarpacak şekilde bir fabrika
açılmamasına dair bir yasa mevcuttu.
S
chwetzingen, kuşkonmaz bitkisiy-
le meşhur küçük bir şehir. Schwet-
zinger Sarayı’nın bahçesinde bu-
lunan cami ise neredeyse şehirden
daha meşhur. Aslında şehirde ya-
şayan Müslümanların sayısı çok az; fakat cami,
şehirdeki Müslümanların sayısının daha da az
olduğu bir dönemde inşa edilmiş. “İbadethane
işlevi görmemesine rağmen neden cami gibi
görünüyor?” sorusunun cevabı ise “Türk mo-
dası” tabirinde gizli.
Schwetzingen Camii, 1778-1791 yılları ara-
sında, saray mimarı Nicolas de Pigage tarafından
Schwetzinger Sarayı’nın bahçesine inşa edil-
di. 1774 yılında caminin bulunduğu yerde Türk
usulü bir bahçe vardı. Bu yapı bahçenin konsep-
tine dahil edildi ve hiçbir zaman Müslümanlar
için ibadethane olarak kullanılmadı. Zaten ya-
pının mimarı da tipik İslam mimarisinden uzak
durmuştu. Yapının inşası sırasında Hristiyanlık
ve İslam’a has özellikler harmanlanmıştı; fakat
yine de Doğu’ya has izler daha baskındı.
Yabancı Kültürlere Merakın İfadesi olarak
Türk Modası
Kubbe yapısı, klasik Osmanlı camilerinden
çok, geç dönem antik kiliseleri anımsatır. İnce
minareler, en ince ayrıntısına kadar İslam mi-
marisini yansıtmaktadır. Herhangi bir işlevi ol-
mamasına rağmen minareye çıkış koridoru dahi
vardır. Yapıda cami için en önemli bölüm eksik
kalmıştır; mihrap ve minber yoktur. Caminin
iç bölümünde Arapça ve Almanca olmak üzere
Doğu’ya has bilge sözler yer almaktadır; fakat
Kur’an’dan herhangi bir ayet yoktur. Giriş ho-
lüyle iç avlu, tam anlamıyla mağrib tarzı olsa da
model olarak Ortaçağ manastır planından esin-
lenilmiş gibidir.
Yapı uzunca bir süre yalnız bir kulis olarak
kalmıştı; birkaç sefer açık hava opera perfor-
mansları burada sergilenmişti ve burası zama-
nın Türk modasının bir yansımasıydı. Bu özellik
kendisini yalnızca mimaride değil, aynı zaman-
da resim, müzik ve porselen sanatlarında da
gösteriyordu. Nitekim 1704 yılında, Binbir Gece
Masalları’nın Fransızca tercümesiyle yayın-
lanmasından sonra Şark kültürüne yönelik ilgi
artmış, Türk modası, Avrupa saray kültürünün
ayrılmaz bir parçası hâline gelmişti.
Yapıda cami için en
önemli bölüm eksik kal-
mıştır; mihrap ve min-
ber yoktur. Caminin iç
bölümünde Arapça ve
Almanca olmak üzere
Doğu’ya has bilge söz-
ler yer almaktadır; fa-
kat Kur’an’dan herhan-
gi bir ayet yoktur.