43
OCAK 2014 • SAYI 227 •
PERSPEKTİF
Rehman isimli küçük bir kız çocu-
ğu. Nabila yaşadığı kayıpla ilgili kongre oturu-
munda konuşmak üzere Washington’a gittiyse
de açıkça görmezden gelindi. Onun konuşma
yaptığı oturuma 430 temsilciden sadece 5 tanesi
katılmaya tenezzül etti. Medya onun hikayesine
yer vermediği gibi, yaşadığı acı, Batılı ünlülerin
de ilgisini çekmeye yetmedi. Babaannesinin ölü-
münden sorumlu olan hükümetin aynı zaman-
da onu ve ailesini hiçe sayması, kullanılan insan
hakları retoriğinin ardında samimi bir niyetin
eksikliğine işaret eden zalimane bir tutum.
Savaş İkiyüzlülük Doğuruyor
Savaş zamanları çoğu zaman bireylerin ve
toplumların hakikat anlayışlarını kaybetmeleri-
ne ve vatanseverlik güdüsüyle çarpık bir gerçek-
lik algısı geliştirmelerine neden oluyor. Malala
Yusufzay övülürken, Nabila Rehman gibi nice
küçük kız çocuğu mağdur ediliyor; zira hükümet
kendisine, verdiği savaşın ahlaki açıdan üstün-
lüğünü iddia edebileceği bir sebep arıyor. La-
kin bu savaşın hiçbir ahlaki yanı olmadığı gibi,
ortada derin bir riyakârlık ve dünyanın çeşitli
yerlerinde devam eden bu korkunç çatışmaların
mağdur ettiği sessiz ve suçsuz insanlara uygu-
lanan bir zulüm var. Batılı yönetimlere yakışan,
özgürlük ve insan hakları üzerine sarfettikleri
büyük kelimelerin hakkını vererek sebep olduk-
ları çatışmaların bu masum kurbanlarını tanı-
mak olurdu.
Düğün gününüzde ailenizin insansız hava
araçlarının hedefi olduğunu düşünebiliyor
musunuz? Bu tam da geçtiğimiz haftalarda
Yemen’de gerçekleşen ve 17 suçsuz insanın
ölümüyle neticelenen bir olaydı. Haber bül-
tenleri olayın ayrıntılarını düğün davetlileri-
nin cansız bedenlerinin görüntüleri eşliğinde
ekranlarına taşıdılar.
Şimdi bu olayın bir de farklı şekilde cereyan
ettiğini düşünelim. Bu olayın, Yemen düğünü-
nü hedef alan bir insansız hava aracı saldırısı
yerine, bir Amerikan düğününü hedef alarak
birçok davetliyi öldüren, El Kaide tarafından
gerçekleştirilen bir terör saldırısı olduğunu
varsayalım. Şayet teröristler, “Düğünde şüphe-
li askerler vardı.” şeklinde bir savunma yapsa,
bu argüman böylesi korkunç bir hareketi meşru
gösterebilir miydi? Kaybedilen onca hayatın ne-
den olduğu acıyı hafifletebilir miydi?
Çok az insan bu sorulara evet cevabı vere-
cektir; fakat Yemen’deki insansız hava aracı sal-
dırıları maalesef günlük hayatın bir parçası. Bu
korkunç şiddet döngüsü, mantıklı gibi görünen
açıklamalarla meşrulaştırılıp görmezden gelin-
se de hız kesmeden devam ediyor. Terörle sa-
vaşa kurbanlar arası bir hiyerarşinin var olduğu
derin bir takiyye anlayışı hakim. Kimi masum-
ların zarar görmesi kamuoyunda tepkiye neden
olup, mağdura karşı duyulan derin bir sempatiyi
beraberinde getirirken, kimilerinin ölümü ise
sadece “sivil zayiat” olarak görmezden geliniyor.
Malala ve Nabila
Malala Yusufzay, Pakistan’da Taliban tara-
fından hedef alınan masum bir genç kız ve eği-
tim aktivistiydi. Vurulduktan sonra Batılı ülke-
lerin en önemli başkentlerinde ağırlanarak, Batı
medeniyetinin popüler bir propaganda konusu
hâline geldi.
Malala şüphesiz harika ve cesur bir kız; bu
nedenle herkes tarafından bir kahraman olarak
kabul edilmeli. Fakat ona gösterilen bu tevec-
cühün altından kesif bir riya kokusu yükseliyor.
Zira onu insan hakları adına kutladıklarını iddia
eden aynı Batılı yönetimler, Orta Doğu genelin-
de onun gibi çok sayıda küçük kız çocuğunu öl-
dürmeye devam ediyor.
Bu duruma tipik bir örnek, Kuzey Pakistan’da
gerçekleştirilen bir insansız hava aracı saldırı-
sında babaannesinin ölümüne şahit olan Nabila
*Toronto’da yaşayanMurtaza Hussain, Orta Doğu politikaları üzerine Aljazeera
America ve The Guardian gibi çeşitli yayın organlarında yazıyor.
©
Flickr.com/ Michael Volpicelli