37
OCAK 2014 • SAYI 227 •
PERSPEKTİF
Kilisenin bir kuruluşu olan manastıra taşınan
eylemciler, burada son derece sağlıksız koşullar-
da kalmaya devam etmişlerdir. Haklarını savun-
mak için eylemler gerçekleştiren protetocular
seslerini dünya kamuoyuna duyurmuşlardı. Pro-
testolar sürerken, protestocuların sekizinin ilti-
ca başvuruları olumsuz sonuçlanmış ve bununla
birlikte sekiz mülteci tutuklanmıştı. Bu duruma
en büyük tepkiyi Kardinal Schönborn göstermiş
ve mültecilerin ülkelerine geri gönderilmemesi
gerektiğini açıklamıştı. Ama bütün itirazlara kar-
şı sekiz mülteci, geldikleri ülke olan Pakistan’a
geri gönderilmiş, bu karara karşı Temmuz ile Ey-
lül ayları arasında yüzlerce insanın katıldığı pro-
testolar gerçekleşmiştir. Kaldıkları manastırdan
tadilat sebep gösterilerek çıkarılan 24 mülteci,
Viyana Güzel Sanatlar Akademisi’nin amfisini
işgal edip bir hafta bu akademide kalmışlardır.
Bu işgale en büyük destek yine aktivistlerden,
öğretim görevlilerinden ve öğrencilerden gel-
miştir. Lakin Akademi Rektörü’nün talebi doğ-
rultusunda protestocular bir hafta sonra buradan
ayrılmak zorunda kaldılar. Protestocu mülteciler,
akademiden sonra aktivistlerin evlerinde kalma-
ya başlamış ve protestolarına devam etmektedir-
ler. Daha insani şartlara kavuşmak adına yaptık-
ları protestolarla bir yılını dolduran mülteciler,
protestoya ilk başladıkları mülteci merkezinin
önünden, hükümete ve Avusturya toplumuna
hiçbir insanın illegal olmadığını haykırıyor ve
sınır dışı edilmelerin durdurulması ve konumla-
rının bir an önce iyileştirilmesi çağrısında bulu-
nuyorlar.
Eylemler ile protestocular çeşitli kazanım-
lar elde etseler de, gerek Avusturya’nın gerekse
Avrupa’nın mülteci politikası, onların Avrupa’da
kalmalarını her geçen gün zorlaştırıyor. Bütün
tartışmalar bizi şu soruya götürüyor: Bir Avrupalı,
üçüncü dünya ülkesinden gelmiş biri ile ülkesini,
mahallesini, oturduğu apartmanı paylaşmak isti-
yor mu veya kendisini onunla eşit görüyor mu?
Bu soru tartışmaların temelini oluşturmaktadır.
Bunun yanında mültecilere destek veren Avus-
turyalıların çokluğu vicdanları rahatlatmakta ve
umutlu olmamızı sağlamaktadır. Avusturya’da
mültecilere en büyük desteği bugüne kadar; in-
san hakları savunucuları, sol gruplar ve kilise ku-
ruluşları vermektedir. Altı yüz bin Müslüman’ın
yaşadığı Avusturya’da İslam cemaati ve Müslü-
man bireylerin, mülteciler konusundaki sessiz-
likleri ise vicdanları yaralamaktadır.
likte genelde sağ radikal FPÖ’nün argümanları
hâkim kanaati oluşturmaktadır. Bu anlayışa göre,
“Avusturya’nın daha fazla yabancıya veya mülte-
ciye ihtiyacı yoktur ve yabancılar ülkede en çok
suç işleyen kişilerdir.”
Bu anlamda hükümete ve radikal sağa kar-
şı çıkıp mültecilerin yanında yer alan insan
hakları savunucuları, bu tür argümanların, sağ
muhafazakâr endişelerin desteklediği yabancı
düşmanlığının bir yansıması olduğunu düşün-
mektedirler.
Viyana Mülteciler Protesto Kampı (Refugee
Protest Camp Vienna)
Avusturya’nın başkenti Viyana’da çoğunlu-
ğunu Pakistanlı mültecilerin oluşturduğu mülte-
ci protestoları, Avusturya ve dünya gündeminde
yankı bulmuş, birçok aktivist, insan hakları sa-
vunucusu ve entelektüel bu eylemleri destekle-
miştir. Mülteciler, iltica başvurularının büyük
bir kısmının olumsuz neticelenmesi, ekonomik
sebeplerle yapılan iltica başvurularının redde-
dilmesi, iltica davalarının uzun sürmesi, çalışma
izinlerinin verilmemesi, çevirmenlerin kötü ta-
vırları ya da yanlış çeviriler ve kötü yaşam alanla-
rı ile sağlıksız yemekler gibi insan onuruna yakış-
mayan şartları protesto etmeye başlamışlardır.
Bu ve buna benzer birçok sebepten dola-
yı mülteciler ile onlara destek veren aktivistler,
2012 yılında Avusturya’daki üç mülteci kampın-
dan en büyüğü olan Traiskirchen’den Viyana’ya
35 km’lik yolu yürüyerek gelmiş, Viyana’daki
Sigmund Freud Parkı’nda çadırlarda kalmışlardı.
Günlerce çadırlarda kalan mültecilerin çadırları
polis tarafından zorla kaldırılmış ve mülteciler
parkın hemen yanında bulunan Votiv Kilisesi’ne
sığınmışlardı. Kiliseye sığınmaları kamouyun-
da yankı bulmuş ve birçok aktivist eylemcilere
destek olmuştu. Yaklaşık 40 eylemci, durumla-
rının düzeltilmesi için 2 ay açlık grevine girmiş
ve birkaç mülteci hastaneye kaldırılmıştı. Açlık
grevinden vazgeçen eylemcileri polis, kiliseden
çıkarmak istemiş; ancak aktivistler buna izin ver-
memişti. Zamanla mültecilerin kilisede kalmala-
rı sorun olarak görülmüş ve kilise yetkililerinin
teklifi ile mülteciler, Votiv Kilise’nin 800 metre
uzaklığındaki Servieten Manastırı’na taşınmış-
lardı. Böylelikle Votiv Kilisesi’ndeki eylem 11
hafta sürmüş ve 3 Mart 2013’de eylemciler kili-
seden ayrılmışlardı.