PERSPEKTİF
• SAYI 227 •
OCAK 2014
30
Dosya/Söyleşi
1986 yılında kurulan Pro Asyl
Derneği, Almanya ve Avrupa’da
mültecilerin korunması ve
haklarının takibi konusunda
etkili çalışmalar yapıyor. Der-
neğin Başkan Yardımcısı Bernd
Mesovic ile mültecilere duyulan
tepkiyi ve Avrupa’nınmülteci
politikasında yapması gereken
değişiklikleri konuştuk.
Avrupa’nın mülteci politikasının, özellik-
le Almanya’daki dolaşım hakkı kısıtlaması
ve çalışma yasaklarının, mültecileri Avrupa
Birliği’ne sığınmaktan vazgeçirmek amacını
taşıdığını söyleyebilir miyiz?
İltica arayışında olanları yıldırmak, 1980’ler-
den beri Alman mülteci politikasının belirgin bir
özelliği. Bu durum birçok siyasi tarafından da
ifade ediliyor. Şu ana kadar yasa görünümünde
uygulanan ayrımcılık ve baskıcı önlemler sonucu
ortaya çıkan atmosferde şunlar var: İltica arayı-
şında olanlar ya da ilticaya başvurmuş diğer in-
sanlar için asgari geçim düzeyi ve de seyahat, ba-
rınma kampları, kısıtlı hukuki yollar, havalimanı
prosedürleri ve benzeri yollarla hareket özgürlü-
ğüne getirilen kısıtlamalar...
Temel olarak Avrupa’da bazı gelişmeler
meydana geliyor; fakat yine de tüm devletler
bu önlemleri aynı şekilde uygulamıyorlar. İltica
haklarında Avrupa içinde bir uyum oluşturma
sürecinde Almanya, üye ülkelere her zaman ken-
di katı uygulamalarını tavsiye etmiş ve Avrupa
Birliği yasama sürecinde de kendi pozisyonunda
ısrarcı olmuştur. Geldiğimiz mevcut durumda
üye devletler arasında birbirinden farklı tanınma
oranları var; birçok ülkede tamamen sorunlu bir
kabul sistemi bulunuyor. Bu hâliyle Avrupa, bir
tecrit toplumu olarak karşımızda duruyor.
Sizce Avrupa mülteci politikası nasıl ol-
malı? Örneğin Avrupa daha fazla mülteci ka-
bul edebilir mi?
Avrupa -şu an Yakındoğu’daki iltica krizine
bir çözüm olarak- çok daha fazla mülteci kabul
edebilir. Avrupa Birliği dahilinde 500 milyondan
fazla insan yaşıyor. Tüm devletler el ele verse,
çok daha yüksek sayıda ve daha düzgün mülte-
ci kabulleri mümkün. Bunun yanında Suriye’ye
komşu olan ülkelerin 2.2 milyondan daha fazla
kişiye kapılarını açmalarına rağmenAlmanya’nın
5.000’den fazla kişiye imkân sunmuyor olması
utanç vericidir. Yüz kızartan başka bir nokta da,
Almanya’nın bu duruşuyla çekimser Avrupa için-
de ön sıralarda bulunmasıdır.
Avrupa Birliği, birden bire ortaya çıktığı söy-
lenen mülteciler konusunda hiçbir zaman duru-
mun altından kalkamayacak kadar zorlanmadı.
Avrupa İçişleri Bakanları ve yöneticiler tarafın-
dan sürekli kriz sözleri yinelense de dünyadaki
Bu hâliyle
Avrupa,
bir tecrit
toplumu