Dosya
PERSPEKTİF
• SAYI 237 • OCAK 2015
26
rafından bile kabul görebilecek şekilde ileri sü-
rülmüştür.
“İslam’la değil; İslamcılıkla mücadele”, ken-
di içinde bozuk bir “sorun tanımı”na, dolayısıy-
la da bir “tanım sorunu”na sahiptir. Zira İslam,
hakiki bir olgunun, bir değerler manzumesinin
ismiyken; “İslamcılık”, bugün de Müslümanla-
rın üzerinde mutabık olmadıkları, sınırları belli
olmayan kurgusal bir kavramdır. Hâl böyle olup,
Avrupa ülkelerinde kendisini “İslamcı” olarak
tanımlayan gruplar da bulunamayınca, İslamcı-
lığın önleneceği hedef kitle de yine genel olarak
Müslümanlar olmuştur. Bu durumda “İslam’la
değil; İslamcılıkla mücadele eden”, fakat kurgu-
lanan sorunla mücadele esnasında Müslüman-
ları o kurgunun ayrılmaz parçası olarak görüp
onları radikal, İslamcı, ekstremist, cihatçı olarak
olumsuz tanımlayan bir önleyici tedbir bloğu ile
karşı karşıyayız. Almanya’da Anayasayı Koruma
Dairesi’nin özgür demokratik düzene zarar veren
davranış modellerini olabildiğince geniş tanım-
laması ve bu modelleri İslami kimliğin muhafa-
zasına dair varoluş hakkına kadar genişletmesi,
bu endişe verici yaklaşıma en iyi örneği sunmak-
tadır. Bu yaklaşımda inançlı ve dinin emirlerini
yerine getiren Müslümanların hangi kategoride
ele alındığı belirsizdir.
Nitekim birçok ülkedeki önleyici tedbirlerde,
İslam’ın şiddet yanlısı bir din olduğu ve devle-
tin müdahalesi olmadığı sürece mensuplarının
mütemadiyen “aşırı”laşacağı yönündeki algı açık
bir şekilde hissedilmektedir. Tam da bu nedenle
Müslümanlara yönelik önleyici tedbirler kapsa-
mında, genç Müslümanlar arasındaki alternatif
dinî mesaj ve ifade şekillerinin güçlendirilmesi,
yine gençler arasında demokratik vatandaşlık
bilgi ve kabiliyetlerinin desteklenmesi gibi baş-
lıklar ele alınmış, Müslümanların iyi birer Av-
rupa vatandaşı oldukları, (yani sadece İslam’ın
temel dinamikleri içerisinde sosyalleşmedikleri)
müddetçe potansiyel radikal, ekstremist ve ar-
dından terörist olmalarının önüne geçileceği dü-
şünülmüştür. Almanya’da Müslümanlara yönelik
önleyici tedbirler için finansal destek sunan ve
2011-2014 teşvik bütçesi 4,7 milyon Euro olan
“Demokrasiyi Güçlendir” (Alm. “Demokratie
Stärken”) federal programının teşvikleri ince-
lendiğinde bilhassa Müslümanların demokratik
algılarının “geliştirilmesinin” bir önleyici tedbir
olarak sunulması daha iyi anlaşılacaktır.
Birçok ülkede devletin “cihatçı” gruplardan
gelecek saldırıları önlemek maksadıyla İslami
cemaatler içerisinde dinî gelenekten yoksun, ne
olduğu belli olmayan “ılımlı bir İslam” anlayışını
teşvik ettiği görülmektedir. Müslümanların, ilgili
ülkelerin güvenlik politikaları kapsamında ılımlı,
orta yol bir İslam algısı geliştirmeleri yönündeki
bu dikta, Müslümanların kendi ilahiyatlarından
hareketle değil, devletin arzusu doğrultusun-
da ve sadece güvenlik gerekçeleriyle dinî (fakat
suni) bir duruş geliştirmeleri beklentisini ortaya
çıkarmaktadır. “Cihatçı” gruplarla mücadele için,
İslami cemaatlerin itikatlarına müdahale, Avru-
pa’da devletin tarafsız yapısına zarar verdiği gibi,
Müslümanları da güncel gelişmelere göre İslami
bakışlarını değiştirmek gibi kaygan bir zemine
itmektedir. Bu yaklaşım, Müslüman cemaatlerin
kendi itikadi ve fıkhi temelleri açısından zaten
aşırılığa karşı bağışıklık kazanmış olduğunu, İs-
lami cemaatlerin çalışmalarının iyi bir kul olmak
ve bu kulluk bilincini İslami kimliğin parçası ola-
rak öğretmek üzerine bina edildiğini, bu açıdan
masum insanlara yönelik şiddetin hâlihazırda
zaten bilinçli bir İslami kimlikle örtüşmediğini
görmez ya da bu gerçekleri kasıtlı bir şekilde gör-
mezden gelir. Özellikle şiddete meyleden kişile-
rin de camilerdeki dinî tedrisatın ardından değil,
büyük İslami kuruluşların da reddettiği ortam ve
öğretilerin ardından aşırılığa kaçtıkları dikka-
te alınmaz. Netice itibariyle tüm Müslümanları
mercek altına alan ve dindar bir tasavvuru so-
runsallaştıran bu yaklaşım, “farklı” olana besle-
nen nefretin bir tezahürü olarak özgür demokra-
tik toplumun temel normlarıyla da bağdaşmayan
baskıcı önleyici tedbirleri benimser.
“İslam’la Değil, İslamcılığın Türevi Olan
Selefilikle Mücadele”
“İslam’la değil, İslamcılıkla mücadele” yakla-
şımı, IŞİD’in ortaya çıkması ve hem insani, hem
de İslami açıdan dehşet verici cürümler işleme-
siyle “Selefilikle mücadele”ye evrilmiş, böylece
İslamcılıkla mücadele ve önleme programları-
nın içerikleri, metotları ve kullanılan kavramlar
değiştirilmeden olduğu gibi “Selefiliği önleme”