9
OCAK 2014 • SAYI 227 •
PERSPEKTİF
*ENGAGE Araştırma Birimi’nin Başkanı olan Bunglawala, London School of
Economics ve King’s College London’da ders vermektedir. Research Excellen-
ce Framework 2014’te Teoloji ve Dinî Araştırmalar alanında uzman olarak gö-
rev yapan Bunglawala, Malezya’da bulunan Razak School of Government’ta
ve“Faith in Europe”Komitesi’nde yöneticidir.
Bunun sonrasında yönetimdeki partilerin
birbirleriyle ve Muhafazakar Parti’nin kendi
içindeki gerginliğe rağmen son günlerde radi-
kalleşmeyle mücadele üzerine Başbakanlık’a
bağlı çalışan Ekstremizm Özel Birimi (Task For-
ce) tarafından bir rapor yayınlandı.
Haziran ayında Ekstremizm Özel Birimi’nin
kuruluşunda Başbakan’ın duyurduğu rapor, okul,
üniversite, hapishane ve internet gibi alanları
kapsıyor. Raporun amacı, kişilere tavsiyelerde
bulunmaktan ziyade, bu alanların sorun potansi-
yeline sahip olabileceğini ortaya koymak. Rapor,
günlük ilişkilerin zayıflığı ve radikalleşme üzeri-
ne muhtemel rollerin incelendiği iddialarla dolu;
üniversite ve hapishane gibi enstitülere dair or-
taya konulan bu iddialar, daha önce gerçekleşti-
rilen araştırmalarla da bağdaşmıyor.
İlk etapta, ekstremizmi önleme programı-
nın başarısızlığına sebep olan hataların rapor-
da sıklıkla tekrar edildiği görülüyor. Örneğin
Fotoğraf: Flickr.com / chrisd90
dinle ilgili meseleleri şekillendirmede devle-
tin sınırları göz ardı ediliyor. İslam’ın çarpıtıl-
mış yorumunun ortaya neler koyduğuna ya da
Seyyid Kutub’un eserlerinin bu çarpıklıktan ne
kadar sorumlu olduğuna karar vermek hüküme-
tin görevi midir? “Biz” ve “onlar” ayrımını bü-
yütüp siyasi şiddetten pek de arınmamış olan
aşırı sağcıların diline doladığı “İslamlaşma” ve
“Eurabia” (Avrabistan) takıntılarını bir kenara
bırakıp, din adına siyasi şiddeti doğru bir şeymiş
gibi gösterenlere güvenmek mantıklı mı?
Rapor, ekstremistlerle yüzleşmek için geç-
miş hataları kınıyor; fakat aynı oranda ekstre-
mistlerin yüzleştiği açık, eleştirel ve sert tartış-
ma gibi bir malzemeyi güçlendirerek başarısız
oluyor. İzole ve sümen altı edilmiş bir meseleyle
nasıl yüzleşilebilir ki?
Popüler partilere olan güvensizlik, millî kim-
lik kaybı ve göçmen gruplara kıyasla dezavan-
tajlı olma hissi ile beyaz işçi sınıfının Britanya
Milliyetçi Parti’ye oy vermesi gibi bir durumla
karşılaşan diğer siyasiler, bu sefer merkez parti-
lere olan sempatiyi geri kazanmaya çalışıyor. Bu
arada mesele, seçmenlerin teselliyi siyasi toplu-
mun uç sınırlarında aramasına kadar gidiyor. Bu
durum ise Müslümanları marjinal uçlardan alıp,
sıradanlığa, orta yola dahil etmek isteyen hükü-
metin düşüncesine aslında uymuyor.
Özel birimin hazırlamış olduğu, günlük iliş-
ki kurmada zayıf, ama baskıcı bir yaptırımla sert
bir yapı taşıyan rapor, önceki önlem politikasıy-
la Krallık ve Müslümanlar arasında açılan gü-
vensizlik uçurumunun ilerleyen süreçte geniş-
leyeceğinin sinyallerini veriyor. 9. Dünya İslam
Ekonomik Forumu’nun Ekim ayındaki açılışın-
da Başbakan’ın, Londra’nın İslami ekonominin
dünyadaki tek başkenti olmasına dair dileklerini
dile getirmesiyle farklı yönlere çekilen gergin-
lik yeniden gün yüzüne çıkmış oldu. Bu arada
Britanya’da Müslümanların içtenlikle benimsen-
melerinin önüne de engel çıkarılmış oldu.