62
ÜmmetMozaiği
PERSPEKTİF
• SAYI 235 • KASIM
2014
“Adım Abu Hafsah, 45 yaşında-
yım; İngiltere’de doğdum.” Hikâ-
yesine böyle başlayan Abu Haf-
sah’ın hem annesi hem de babası,
Hindistan’da İngiliz İmparatorlu-
ğu’nun nüfuzunu kaybettiği yıl-
larda doğmuş. Ülkenin Hindistan,
Pakistan ve Bangladeş olarak par-
çalanması üzerine, henüz küçük
çocuk olan annesi ve babası aile-
leriyle Pakistan’a gitmişler. Pakis-
tan’a giden aile, eski Hindistan’ın
sanayileşmiş bölgelerinin Pakistan
tarafında olmamasından dolayı bir
zamanlar büyük zorluklar yaşamış.
Bozulmuş ve mahvolmuş bir eko-
nominin üzerine, babası daha iyi
bir hayat için İngiltere’ye göç et-
miş. Bedensel güç gerektiren zorlu
işlerde çalışmış, para biriktirmek
için mücadele vermiş ve annesini
yanına gelmesi için İngiltere’ye da-
vet etmiş. Zamanla yedi çocukları
olmuş: “Annem de babam da bizim
ihtiyaçlarımızı karşılamak için çok
çalıştı ve daha iyi bir eğitim alma-
mız için bizleri daima yüreklendir-
di. Bütün kardeşlerim iyi bir eğitim
aldılar ve güzel işler buldular. Ben
mühendislik okudum ve yüksek li-
sans yaptım.” diyor.
2004 yılında yapılan bir araş-
tırmaya göre İngiltere’de Müs-
lüman halkın üçte biri herhangi
bir mesleğe sahip değil, aynı du-
rum Hristiyan ya da diğer dinlere
mensup olanlarda dörtte bir ora-
nında seyrediyor. Fakat bu oranın
Müslümanlar açısından olumlu
yönde değişiyor olduğunu belir-
tiyor Abu Hafsah. Nitekim Teleg-
raph gazetesi, 2006 yılında yaptığı
bir anket sonucunda Müslüman
genç nüfusun yüzde 53’ünün üni-
versiteye gitmeyi tercih ettiğini
yazmış. Bununla birlikte yapılan
başka bir araştırmaya göre işsiz-
lik oranının Müslüman halk ara-
sında daha çok olduğu ortaya çık-
mış. Yaşam standartları açısından
Müslümanlar, kendini Hristiyan
olarak tanımlayanlara göre daha
kötü bir durumda bulunuyorlar.
Pakistanlı bir Müslüman ola-
rak geçmişinden gurur duyması-
na, İngiltere’de doğmasına ve pek
çok güzel “İngiliz” değerine sahip
olduğunu düşünmesine rağmen
kimlik meselesi, diğer ikinci ku-
şak Müslümanlar gibi Abu Hafsah
için de daha zorlayıcı. İngiltere’de
ikinci kuşağın, bir tarafı İngiliz, bir
tarafı Pakistanlı Müslüman melez
bir kuşak olduğunu düşünen Abu
Hafsah’ın kafası küçükken çok ka-
rışmış: “Bu, geniş kimliğe sahip
olma özelliği beni ve benim gibi in-
sanları daima kim olduğumuz hak-
kında düşündürmüştür. Küçükken
dışarıya bakıp farklı kültürleri göz-
lemliyor ve kendime soruyordum:
Bunlardan hangisine aitim? Ergen-
liğimin daha ilk yıllarımda kendi-
mi her şeyden önce bir Müslüman
olarak tanımlamaya başladım. Bu
bana daha anlamlı geliyordu. Bu
yeni anlayış beni rahatlatıyor ve
çelişki kayboluyordu. Beni bir in-
san olarak tanımlayan inancımdı
ve ulusal sınırlar aslında bir anlam
ifade etmiyordu.”
İngiltere’nin diğer Avrupa ül-
kelerine nazaran kendi azınlıkla-
rına karşı daha toleranslı bir ülke
olduğunu söylemek mümkün. Abu
Hafsah, zaman zaman yaşanan tat-
sızlıkların, kalabalık bir coğrafyada
aslında normal olduğunu vurgulu-
yor. Yine ona göre insanların, “öte-
ki” insanlarla pek çok konuda ortak
hayalleri olduğunu fark etmeleri
gerek: “Avrupalı komşu ve dostla-
rımızla çok sayıda ortak noktamız
var. Gayrimüslim toplumlarda ya-
şayan Müslümanlar olarak bizlerin
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in,
hılfu’l-füdul (Faziletliler Anlaşma-
sı) örneğini, Kureyş’in liderlerinin
yabancı bir tüccarın adil muamele
görmesini teminat altına aldıkları
anlaşmayı sık sık hatırlamamız ge-
rekiyor.”
İngiltere’de yaşayan Müslü-
manların büyük bölümünü Pakis-
tan kökenliler oluşturuyor. Daha
sonraki gruplar ise Bangladeş,
Hindistan, Somali, Türkiye ve
Müslüman Balkan kökenli kişiler-
Gönüllü çevre temizliğine katılan
Newton Street Camii cemaati
Bayram namazının bitmesini bekleyen çocuklar
©
flickr.com/St Peter’s Community News