Kültür
60
PERSPEKTİF
• SAYI 232 •
HAZİRAN 2014
Selçuklu döneminde yaşayan, göçebe ha-
yatı sürdüren Yunus Emre, eserleriyle Ana-
dolu’da Türkçe şiirin öncüsü olmuştur. Fakat
bunun da ötesinde bu şiirlerin Avrupa’ya ulaş-
ma serüvenleri ilgi çekicidir. Bu serüvene göz
atmadan önce, o zamanlar Anadolu’da yeşeren
kültürel birikimin Avrupa’ya aktarılması ko-
nusunda ne tarz metotların izlendiğine bak-
makta fayda var.
15. yüzyılda Osmanlı topraklarında yaşa-
yan yabancılar farklı konumlara sahiplerdi.
Örneğin o dönemde Osmanlı topraklarını zi-
yaret eden diplomat ve gezginlerin yanı sıra
çok sayıda savaş esiri de bu topraklarda yaşa-
maktaydı. Özellikle bu esirler kendi ülkeleri-
ne bir şekilde döndükten sonra Türkleri, Türk
kültürünü kaleme alan kitaplar yayımlamış ve
böylece yaşadıkları toplumlara Osmanlı top-
raklarında karşılaştıkları farklılıkları aktar-
mışlardır. Bunlar arasında Alman asıllı Hans
Schiltbergers’in yazdığı “Türkler ve Tatarlar
Arasında” (1394-1427) adlı kitap 1460’ta ya-
yımlanmıştır. Sırp asıllı Konstantin Mihajlović
ise ilk önce Osmanlı’ya esir düşmüş, daha son-
ra da yeniçeri olarak devşirilmiş bir askerdir.
Mihajlović’in o dönemleri Sırpça kaleme aldığı
kitabının ismi, “Bir Yeniçeri Anıları veya Türk
Kroniği”dir. Tam 500 yıl sonra, bu eser hem Al-
Macar Georg ve Yunus Emre
Şiirlerinin Avrupa’ya Gelişi
SÜMEYYE
GEDIKOĞLU
Yunus Emre’nin eserleri zaman ve mekân tanımaksızın tarihin her döneminde
varlıklarını sürdürmeye devam etmişlerdir. 14. yüzyıldan kopup gelen bu şiirler,
ilahi aşkı dillerde lâl edip yüreklere dokunmuşlardır. Hayata latif bakışıyla sa-
dece edebiyatta değil, aynı zamanda felsefe alanında da adını duyuran Yunus
Emre’nin şiirleri Avrupa’yaMacar Georg’un tercümeleriyle ulaşmıştır.
manca’ya hem de İngilizce’ye çevrilecektir.
Yunus Emre şiirlerinin Avrupa’ya, daha
doğrusu Avrupa dillerine intikali konusun-
da ise Macar Georg büyük bir rol oynamıştır.
Kanuni Sultan Süleyman dönemindeki Mohaç
Meydan Muharebesinde, Hırvat asıllı Bartho-
lomeus Georgievits, Türklere esir düşer. 12 yıl
boyunca tutsak hayatı yaşar, bu dönemde Ma-
carca, Hırvatça ve Latince’nin yanı sıra Türk-
çe’yi de akıcı bir şekilde öğrenir. O dönemde
Osmanlı tarafından esir alınan birçok Avrupalı
gibi o da içinde yaşadığı toplumun kültür ve
geleneklerine dair gözlemlerde bulunur. Avru-
pa’ya döndüğünde ise birçok risale yayımlaya-
cak, aynı zamanda Türkçe kitapların Latince’ye
çevirisini tamamlayacaktır.
Kimliği ile ilgili geniş bilginin bulunma-
dığı Georg’un ismi hakkında da kesin bilgiler
bulunmamaktadır. Birçok kaynakta ismi Geo-
rgius de Hungaria (Macar Georg) olarak geçen
Georg kendisini kitaplarında “Captivius Semp-
temcastrensis” olarak tanıtır, yani “Tutsak Er-
delli”.
Georg 16 yaşında esir alındıktan sonra bir
köle pazarında satılır. Birçok kez kaçmaya ça-
lışır, fakat her defasında yakalanır. O dönem-
lerde Türkçe’yi öğrenir, bir Türk kızıyla evle-
nir; hatta bir süre için dinini bile değiştirir.