11
MAYIS 2014 • SAYI 231 •
PERSPEKTİF
Almanya’da 1960-1974 yılları arasındaki yo-
ğun işçi göçüyle çok farklı etnik, dil ve din men-
suplarına kapı aralanmıştır. Başlangıçta ülkeye
gelen “öteki”nin kalıcılığı düşünülmediğinden
topluma uyumu yönünde adımlar atılmamış,
sadece “misafir”e yer gösterilmekle yetinilmiş-
tir. Zamanla ağırlanan misafir, ev sahibi olmaya
niyetlendiğinde devletin kurumları geç kalmış-
lık ruhuyla, sorunlar yumağının tam ortasında
kendisini bulmuştur. Zira “farklı” olanın top-
lumla kaynaşması, aynı renklere sahip olup,
benzer idealleri taşıması aynı zamanda sosyolo-
jik dönüşümü de gerektirmiştir.
Entegrasyon politikalarının temel hedefleri
arasında yer alan Müslüman bireyin Alman top-
lumuna uyumunu sağlamak, birçok kurumun
eylem planları içerisinde yer bulmaya başla-
dıktan sonra sosyal, siyasal, ekonomik, sağlık
ve eğitim gibi alanlar da devletin politikasına
uygun adım atmak mecburiyetinde kalmıştır.
Alman devletinin, camilerde verilen eğitimin
içeriğinden ve pedagojik kalitesinden duydu-
ğu endişe, Müslümanlara okullarda din eğiti-
mi verilmesi konusundaki tartışmalarda etkin
bir unsur olmuştur. Zira devlet, camilerde ve-
rilen İslam eğitimini okullara taşıdığında,