OkuyucuMektupları
6
PERSPEKTİF
• SAYI 230 •
NISAN 2014
Perspektif 229/2014
NSU Protokolleri
Dile Geldi
NSU terör örgütü, neredeyse tüm
ideolojik alt yapısını göçmen-
lere, hatta Müslümanlara karşı
oluşturmuş durumdayken, NSU
davasının göçmenler tarafından
takip edilme oranının bu kadar
düşük olması gerçekten çok şa-
şırtıcı. Solen Yusef, ortak vicdanı
takip ederek insanların dikkatini
davaya çekmeye çalışmış; çok da
iyi yapmış. Bunun dışında dava,
sadece Türkiyeli gazetecilere ak-
reditasyon verilmediği zaman ya
da baş zanlı Beate’nin giydiği kı-
yafetler üzerinden popülerlik ka-
zanmamalı.
Ceyda Şenol, Rotterdam
Solen Yusef’in “kendi şahsi gö-
rüşü olmasına rağmen” davaya
dikkatleri daha objektif bir şe-
kilde çekmeye çalışması beni çok
etkiledi. Yusef’in filmi ise beni
derinden sarstı. Kendimi bir anda
mahkeme salonunda hissettim.
Dava protokollerinin seslendiril-
mesi gerçekten arzu edilen amaca
ulaştırıyor. Fikrin bu kadar genç
biri tarafından hayata geçirilmesi
ise bir diğer ayrıntı.
Ayşe Yılmaz, Brüksel
İslam’ın
Etnosentrizme Bakışı
Her ne kadar “Arap İslamı”, “Türk
İslamı” gibi kavramların sorunlu
olduğundan, daha doğrusu et-
nosentrik bir bakış sonucunda
ortaya çıktığından dem vurulsa
da bana göre milletler arasındaki
kültürel farklılıklar sonucunda bu
tarz ayrışmaların ortaya çıkması
çok doğal. İnsanların hayatları
algılayış biçimleri, yaşadıkları
coğrafyadan, kültürel geçmişle-
rinden etkilenirken, İslam’ı al-
gılayış biçimleri bundan neden
etkilenmesin ki?
Abdullah Yurt, Amsterdam
Yazı İşleri, gelen mektupları kısaltma
ve değiştirme hakkına sahiptir.
Okuyucu mektupları, dergi redaksi-
yonunun görüşlerini yansıtmamak-
tadır.
Bize görüşlerinizi bildirmek için:
Adres
Merheimer Strasse 229,
D-50733 Köln
Telefon +49 221 942 240 – 46 / 47
Fax
+49 221 942 240 21
e-posta
“Etnosentrizm, herkesin kolayca fark edemediği,
bu nedenle de çok kolay bir şekilde kapılabildiği
bir bakış açısı. Avrupa’da göçmenlere karşı ken-
dini zaman zaman gösterebilen küçümseme, bu
bakışa karşı farkındalık oluşturabilecek grubun
yinegöçmenlerolabileceğisonucunudoğuruyor.”
Ahmet Yıldırım, Hollanda
Köklü İslam Algısı –
Martin Luther Örneği
Yazıda İslam’a veHz.Peygamber’e
yönelik iddiaların dillendirilmesi
rahatsız edici. Belki Avrupa tari-
hinde buna benzer ithamlar or-
taya atılmış olabilir, ama bunun
Perspektif’te de yer bulması ne
kadar uygun?
Ufuk Tüfekçi, Mannheim
“Uygurlara Yapılan Baskı
Dayanılamayacak Hâlde!”
Uygurların durumu, dünyanın
gözlerini yumduğu bir sorun.
Rabiya Kader ise bu sorunun
en yakın, ama aynı zamanda en
şefkatli şahidi. Uygurların gün-
lük hayatta karşılaşabildikleri
sorunların binde birinden bile
haberdar değiliz. Bu sorunun çö-
zülmesi için dünya üzerindeki
her vicdanlı vatandaşın, ülkele-
rinin Çin’e yaptırımda bulunma-
sı için çalışmalar yapması lazım.
Her ne kadar hiçbir ülke, Çin’e
kafa tutmak ve böylece ekonomik
olarak kendi ayağına kurşun sık-
mak konusunda adım atmasa da,
bizlerin Uygurların meselelerini
canlı tutmak için çaba sarfetme-
miz gerektiğini düşünüyorum.
Eren Tekdal, İstanbul
İlham Tohti ve Rabiya Kader gi-
biler, Çin tarafından gördükle-
ri zulümleri dünya kamuoyuna
duyurma şansı elde edebilmiş
Uygurlar. Bunun ötesinde sesini
duyuramayan, Doğu Türkistan’da
hapishanelerde siyasal suçlu ola-
rak çürüyüp giden binlerce insan
var. Çin, insan hakları ve düşünce
özgürlüğü konusunda dünya üze-
rindeki gelişmelerden çok uzakta
kalmış durumda.
Yasemin Çul, Strazburg
MART2014 |YIL20 |NR./SAYI229
AYLIKHABER-YORUMDERGİSİ
“Bir insanındiğeretnik
gruplarakarşıdüşman-
cabakışınıdurup
dururkenaşma şansı
çokaz.Belkiancak
kendisimaruzkaldı-
ğındamesajı fark
edebi-
lir.”
s.
38
TELAFFUZUZOR, İNKÂRIKOLAY
ETNOSENTRİZM
ENARDirektörüMichael
Privot ileAvrupa’daetno-
sentrizmüzerine
s.
24
DünyaUygur
KongresiBaşkanıRa-
biyaKaderilesöyleşi
s.
46
RoniMargulies ileetnisite,
ulus, ırkkavramları
üzerine
s.
34
9
MART 2014 • SAYI 229 •
PERSPEKTİF
Filme tepkilernasıloldu?
lan diğer insanlar çok ilgisiz. Hepimiz kendi
küçük, güvenli dünyamızda yaşıyor ve toplum
ile siyasetin trajik yanlarıyla pek ilgilenmi-
yoruz. Bu belki de bilginin çokluğuyla alakalı.
Herkes Facebook, Twitter, bloglar ya da diğer
sosyal platformlar aracılığıyla önemli bilgilere
erişebiliyor. Bu bilgilerden önemli görülenler
belki diğerleriyle paylaşılıyor. Ama hiçbirimiz
sokaklaradökülmüyor,bugayriinsanidurumlar
için herhangi bir şey yapmıyoruz.Dizüstü bil-
gisayarlarımızınarkasına saklanıyor, toplumve
siyasetindoğurduğuzulümleri internetüzerin-
den paylaşıyoruz. Fakat en azından bu bilgiler
bir yerlerdemuhafaza edilip arşivleniyor. Ben
debufilmibunun içinyaptım.Bütün toplumsal
gruplara ulaşırmı bilmiyorum; fakat en azın-
dan insanlık tarihinde yaşanmış bir trajediyi
belgeleyip insanlara ulaştırıyorum. Çünkü bu
sürecinyadayargılamanın
içeriğini insanlara ulaşıla-
bilir hâle getirmek en bü-
yük isteğimdi.
Tepkilergeneldeolum-
luoldu.Ama enbüyükba-
şarı filmin paylaşılması,
geniş kitlelereulaşması ve
tavsiye edilmesi oldu. Bu
da insanların konuya olan
ilgisiniuyandırdığımızan-
lamına geliyordu. Beni en
çok etkileyen ve kalbimi
titreten ise kurbanların
ailelerinin avukatları ara-
cılığıyla bana belgesel için
teşekküretmelerivebufil-
mi oluşturduğumuz için çokmutlu olduklarını
iletmeleriydi.Benceailelerde sürecinbufilmle
daha fazla anlam kazanabileceğine inandılar
vemutluoldular.NSU sürecibelgesel ile tekrar
tartışılmayabaşlandı.
Filmi seslendirenler, seslendirme esnasında
nehissettiklerinisizinlepaylaştılarmı?
Hepimiz çok etkilendik.Birçok defa ara ve-
rerek okuduklarımıza dikkat kesildik.O an ne
hissettiğimizi tartıştık ve birbirimize anlattık.
Özellikle yaptığımız işe verdiğimizdeğer,olay-
ların vahameti ve insanlara karşı tarafsız dav-
ranmak konusunda okunulan içeriğin getirdiği
zorluklargözönünealındığındabunun,seslen-
direnler için çokağırbir işolduğunu söyleyebi-
lirim.
Almanya’daki ırkçılık veNSU süreci ile alakalı
sizinşahsigörüşünüznedir?
Ben ırkçılığın,eğitimve fırsateşitliğininek-
sikolduğuher yerdebulunduğuna inanıyorum.
Irkçı insanlarınçoğu,küçükvenefretdoludün-
yalarında yaşıyor ve geri kalan dünyaya bakma
ihtiyacı duymuyorlar.Ben bu insanların kendi-
lerini özelhissedebilmek için bu küçük dünya-
yahapsolmayı seçtiklerinidüşünüyorum.Kork-
tukları için kendilerinihapsediyorlar; bu korku
ruhlarını silip süpürmüş.Bir insan ruhunukay-
bederse,bütün insanlığını ve böylece dünyayla
bağını kaybeder.Bunun sonucunda kendilerini
diğerlerinden izole eden insanlar dünyaya kar-
şı gerçekle ilişkisi olmayan
bir bakış geliştirirler. Irkçılık
böyledir;bubakışbenim için
anlaşılmazvegerçekdışı.
NSU sürecine dair ise sa-
dece şunu söyleyebilirim:
NSU veonunüyelerinin suç-
luolduklarıveyargılanmaları
gerektiğiaçık.Zirakanıtlarve
şahitlere dair neredeyse hiç
şüphe bulunmuyor. Açık ol-
mayan şey iseAnayasayıKo-
rumaDairesi’nin rolü ve ben
bunun açıklığa kavuşturul-
masını istiyorum. Ben,Ana-
yasayı Koruma Dairesi’nin
NSUüyelerinin15senesüren
eylemlerinin ne kadarından
haberdar olduğunu ve bunca
cinayetin neden gerçekleşti-
rildiğiniöğrenmek istiyorum. İçimdekikötübir
his,hukukdevletininbilgileribendengizlediği-
nivebeniböylecekafakarışıklığına ittiğinisöy-
lüyor. Bunun açıklığa kavuşmasını istiyorum.
Aksi takdirdeAlmanyargısınaveaynızamanda
bunca zaman, burada sürdürülen gazeteciliğe
olan inancımıkaybedeceğim.
NSU protokollerinin seslendirildiği filme
yönetmenlik yapan Soleen Yusef, 9 yaşın-
dayken Irak’tan ailesiyle birlikteAlmanya’ya
iltica etti. Yusef, Baden-Württemberg Film
Akademisi’nde yönetmenlikeğitimigörüyor.
©
Youtube.de /watch?v=49EpcfdZApU
NSUdavasınınprotokollerini
sitesinden takipedebilirsiniz.
SoleenYusuf’un yönetmenliğini yaptığı “NSU Pro-
tokollealsFilm”izlemek için:
PERSPEKTİF
• SAYI 229 •
MART 2014
8
Gündem
Bu filmiçekmenizinamacıneydi?
Bu sürecindışındakibir vatandaşolarakfil-
mi siyasi sebeplerle çektimdiyebilirim.Olayla-
rın aydınlatılması, şeffaflık ve adaletin sağlan-
ması yegâne arzumdu; ben demedyanın NSU
sürecineolandikkatinisadecedijitalyadamat-
buyayınlarladeğil,aynızamanda işitsel-görsel
bir iletişimmetodu aracılığıyla çekebilmek için
kendimi sorumlu hissettim. İnsanların akıllı
telefonlarıyla artık her şeye ulaşabildikleri bir
çağda haberleri sahih, dürüst ve yenilikçi bir
tarzda, bu yeni teknolojilerle aktarabilmek ge-
rekiyor.Ben de bu imkânı kaçırmak istemedim
veNSUcinayetlerinemedyanın ilgisiniçekebil-
mek içinbuyolukullandım.
Peki neden protokollerin okunması şeklinde
bir ifademetoduseçtiniz?
Gerçekmahkeme protokollerine sadık kal-
6Mayıs2013’teAlmanya’nınenbüyükyargılamasürecibaşladı.NasyonalSosyalist
Yeraltı (NSU) terörörgütüneüyeolduklarısebebiyleyargılananzanlılarınverdikleri
ifadelerveduruşmadasergiledikleri tavırlarnedeniyleçoğuzamanciddiyetsizbir
atmosferinhâkimolduğudava,basındadayeraldı.Pekikaçımızdavanın içeriği,sa-
nıkların ifadeleriyadahâkiminsorularındanhaberdarız?Mahkemeprotokollerinin
seslendirildiğifilmiylebueksikliği tamamlamayaçalışanSoleenYusef ileNSUcina-
yetleri,davayagösterilen ilgiveAlmanya’daki ırkçılıküzerinekonuştuk.
NSU Prokolleri Dile Geldi
FATMA
ÇAMUR
»
mak istediğim için bana göre en uygun olanı
belgeselin bu şekilde olmasıydı. Olayı sanat-
sal olarak değiştirebilecek her türlü filmsel
anlatım subjektif olacaktı. Fakat ben,mahke-
me protokollerine dair şahsi bir görüşüm ol-
masına rağmen, bu protokolleri olduğu gibi
ve her türlü kişisel yorumdan uzak tutarak
yansıtmak istedim. Bu nedenle de bu anlatım
metodunda karar kıldım. Bu ifade tarzı belki
yoğunveduygusal;amadiğeryandanherhangi
bir ithamdabulunulmadığı için izleyiciyekendi
yargısınıoluşturmaolanağı sunuyor.
ToplumunNSU sürecineolan ilgisininasılbu-
luyorsunuz?
Bana göre sürece aslında bir ilgisizlik söz
konusu.NSU konusuyla yakından ilgilenen çok
az sayıda insan siyasi, hukuki ya da sanatsal
bir bakış açısına sahipler; böylece olaya daha
düzgün bakabiliyorlar.Ama bunun dışında ka-
t
. / t
f
/Söyleşi
PERSPEKTİF
• SAYI 229 •
MART 2014
22
Dosya
Etnosentrizm (ya da etnosentrisizm); insa-
nınhayat felsefesinietnikkimlikmerkezliolarak
inşa etmesidir. Düşünce ve davranışların belir-
lenmesinde belirli bir etnik kimliğin ya da yapı-
nın belirleyici bir değer olarak kişi veya toplum
yaşamında ön plana çıkması, etnik kimlik temel
alınarak sosyal çevreyle ilişkilerin düzenlenme-
si temayülüdür.Etnosentrikdindarlık ise kişinin
din ve dinî yaşam algısının etnik temele dayalı
olarakşekillenmesidir.
Etnosentrik dindarlığın temellerini, etnik
kimliğe yönelik bir ilahi seçilmişlik ya da diğer-
lerindenüstünlükfikrindearamakgerekir.Hangi
inanç sistemine bağlı olursa olsun dünya gene-
lindebirçokkişiyada sosyalgrup,mensupoldu-
ğu etnik aidiyetidüşünce vedavranışlarında be-
lirleyiciolarakgörmekteveetnosentrikdindarlık
anlayışını gerektiğinde kendi dinî kaynakların-
dan ve değerlerinden hareketle -bu kaynaklar
ve değerler gerçekte buna imkân vermiyor olsa
bile- temellendirme/meşrulaştırma yoluna git-
mektedir.
“Allah’ındini”olarakİslam,insandanAllah’ın
mutlak birliğini ve O’nun iradesini yaşamının
merkezine almasını ister. Bu bağlamda İslam
inancında “tevhid” olarak adlandırılan öğreti,
hayata Allahmerkezli olarak bakmayı, Allah’ın
iradesinin beyanı olarak Kitabullah’ı her inanç,
düşüncevedavranışın temel referansıolarakka-
bullenmeyi ifade eder. İslamiöğreti, inananların
tabiolduklarıetnikkimliklerdedahilherdurumu
dinin temelini oluşturan tevhid öğretisi doğrul-
tusunda açıklar.Bu bağlamda İslam, etnik kim-
likleri insanın var oluşuna yönelik bir gerçeklik
İslam’ın
Etnosentrizme Bakışı
Etnikkimliksiyasetiningiderekyaygınlaştığıvebelirlibiretnikkimliğimerkezealarak
diğerlerineyönelik ırkçı,dışlayıcı tutumlarıbenimseyenpolitikyapılarıngüçkazandı-
ğıgünümüzde, İslam’ınetnosentristdüşünceyekarşıöğretileribüyükönem taşıyor.
PROF.DR.ŞİNASİ
GÜNDÜZ
*
»
olarak kabul etmekle birlikte,bunu insanın sos-
yal ilişkilerindebelirleyicibir farklılıkolarakgör-
mez;etnikve soy farklıklarınınyalnızca insanlar
arasındabir“tanışma”aracıolduğununaltını çi-
zer.Allah katında üstünlüğün ise, ancakAllah’a
itaatyoluylayakınlaşmanın ifadesiolan takva ile
olduğunu vurgular: “Ey insanlar! Şüphe yok ki,
bizsizibirerkekvebirdişidenyarattıkvebirbiri-
nizi tanımanız içinsiziboylaravekabilelereayır-
dık.Allah katında endeğerliolanınız,O’na karşı
gelmekten en çok sakınanınızdır.ŞüphesizAllah
hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.”
(Hucurât suresi,49:13)BuradaKur’an’ın kullan-
dığı “taarruf”, yani birbirini anlama ve tanıma
kavramıoldukçaönemlidir.Bukavram insanların
etnikve soy farklılıklarınınyokedilmesigereken
hususlar değil, birbirini anlamaya ve tanımaya
yönelik bir zenginlik olduğuna işaret etmekte-
dir. İslam etnosentrizme ve yol açtığıkabilecilik,
kavmiyetçilik, ırkçılıkveyabancıdüşmanlığıgibi
hastalıklara karşı olanca gücüyle mücadele et-
mektedir.Bu bağlamda İslami kaynaklarArap’ın
Arap olmayana,Arap olmayanın daArap’a her-
hangibirüstünlüğününolmadığınıvurgulamak-
ta; ırk, renk ve cinsiyet ayrımının insanlar arası
ilişkilerdebelirleyiciliğini reddetmektedir.
İslam’ınbu temel yaklaşımına rağmengünü-
müzde etnik kimlik siyasetiyle sosyal tutum ve
davranışlarda etnosentrik yaklaşımların çeşitli
İslam toplumlarını da bir virüs gibi istila ettiği-
ni görmek gerçekten üzücüdür.Müslümanhalk-
ların tevhidmerkezlilikten etnosentrizme nasıl
ve neden evrildiği sorusu, üzerinde durulması
gereken ciddi bir problem olarak karşımızdadır.
23
MART 2014 • SAYI 229 •
PERSPEKTİF
*Dinler Tarihi alanında öğretim üyesi olan Şinasi Gündüz,
UluslararasıBalkanÜniversitesi’nin rektörüdür.
İslami kaynakların kavmiyetçiliği ve ırkçılığı
mücadele edilmesi gereken hastalıklar olarak
tanımlamasına rağmen etnosentrik yaklaşımlar,
kimi dinî argümanlarla âdetameşrulaştırılmaya
çalışılmakta ve etnosentrizmi esas alan bir din-
darlık tipolojisi üretilmektedir.Hatta belirli bir
etnik kimliğin yüceltilmesine yönelik dinî refe-
ransların üretilmesinde bir beis görülmemekte-
dir.Bu konudaAraplar,Türkler ve benzeri etnik
unsurların faziletlerinibelirtmeküzereüretilmiş
birçok literatürün tarihteortayaçıktığınıhatırla-
makyeterliolacaktır.
Etnosentrik dindarlık anlayışının gündelik
hayatta sosyal davranışlara yansıması, en basit
örneğiyle, farklıetnikaidiyete sahipolanlarıdış-
lamaşeklinde tebarüzetmektedir.Buötekileştir-
mebağlamındagündelikyaşamdakişi,komşuluk
ve arkadaşlık ilişkilerinden akrabalık tesisine ve
sosyal-siyasal birlikteliklere kadar, farklı etnik
kimliklere karşı dışlayıcı bir tutum izlemektedir.
Öylekiözellikle çokkültürlülüğündahagörünür
olduğu toplumlarda farklıMüslüman topluluk-
ların her biri âdeta kendi gettosunu oluştururak
birbirinden uzaklaşmaktadır. Hatta Müslüman-
ların azınlık olarak yaşadıkları toplumlarda bile
Müslüman cemaatlerin,sahipoldukları camileri,
mescitleri, sivil toplum kuruluşlarını ve benzeri
sosyal yapıları yalnızca ait olduklarımezhep ve
dinîmeşrep bağlamında değil, etnik temelle de
birbirindenayrıştırdıkları,dahadakötüsübirbir-
leriniâdetarakipolarakgördükleribilinmektedir.
Etnosentrik dindarlık anlayışı,Müslümanlar
arası ilişkilerde ümmet bilincinden ziyade ulus/
kavimmerkezli bir anlayışı ön plana çıkarmak-
tadır. Bu anlayış, ulusal aidiyeti vurgulayan bir
din yorumunu üretmekte ve dolayısıyla “Arap
İslam’ı”, “Türk İslam’ı” gibi İslam’ın evrenselli-
ğineaykırıdinalgılarınınoluşmasına imkânsağ-
lamaktadır. Bu algılar doğrultusunda kişi, dinin
anlaşılmasında ve yaşanılmasında kendi etnik
kimliğinimerkeze alıp, ait olduğu etnik kimlik
mensuplarını, “en rafine Müslümanlar” olarak
tanımlarkendiğerMüslümanlarıötekileştirmek-
tedir. Bu ötekileştirmede farklı etnik kimliklere
yönelikönyargılarönemli roloynamaktadır.
Etnikaidiyetihayatınmerkezinealanbu zih-
niyetten kurtuluş, dini, yani İslam’ı doğru an-
lamakla; sahih kaynaklarından, Allah’ın kitabı
Kur’an’dan ve Hz. Peygamber’in Sünnetinden
hareketle İslami değerleri kavramakla müm-
kündür. İslam’ın bize öğrettiği; rengi,milliyeti
ve cinsiyetineolursaolsun insanın“eşrefimah-
lukat” olarak ve “en güzel surette” yaratıldığı
gerçeğini ve“yeryüzündebirhalife”olarak yara-
tılan insanınkendirengini,milliyetinivecinsiye-
tiniseçmeözgürlüğüolmamaklabirliktedoğruve
yanlışı seçme konusundabirözgürlüğe
sahipolduğuvebu seçimözgürlüğü
konusunda da sorumluluk taşı-
dığı vurgusunu hatırda tutmak
bizleri hastalıklı etnosent-
rikdinvedindarlıkan-
layışından kur-
taracaktır.
47
MART 2014 • SAYI 229 •
PERSPEKTİF
“Uygurlara Yapılan Baskı
Dayanılamayacak Hâlde!”
dahaklarındaölüm cezası verildiğinde anneba-
baları, kardeşleri ve aile üyeleri bu kararı alkış-
lamaya zorlandı. Hatta bazı yerlerde sanıklara
verilen ölüm cezasını onaylamayan,karşı çıkan,
hatta alkışlamayan bazı insanlar da öldürüldü.
Buolaylarolurkenben 3 kişiylebirlikte vaziyeti
bizzatgözlemlemek içinGulca’yagittim.Orada-
ki olayları araştırdıkça hadisenin ne kadar kor-
kunç boyutlara vardığına şahit oldum.Merkezî
hükümete ulaştırmak için olayın iç yüzüne dair
ulaşabildiğim belge ve bilgilerin hepsini topla-
dım.Fakat güvenlik güçleri katliama dair topla-
dığım bütünfilmleri ve diğermateryalleri elim-
denaldı.Buhadiseden sonraartıkbende takibe
alındımvegözetlenmeyebaşladım.
Doğu Türkistan halkı hangi sorunları yaşıyor
peki?
İlk olarak Doğu Türkistan kültürel ve dinî
olarak bir baskı altında. Uygurların günlük örf
veâdetleriniyerinegetirmeleribileyasak.Uygur
Türklerinin yüzde 86’sı çiftçidir ve dolayısıyla
halkınbüyükbir kısmınıbunlaroluşturur.Doğu
Türkistan’ın kültür ve medeniyetini muhafaza
eden tabaka da bu çiftçi tabakasıdır.Bu sebeple
Çin hükümeti bunları dağıtmak içinUygur çift-
çilerinin arazilerini ellerinden alıp, onları Çinli
göçmenlerevererekUygurçiftçilerinigöçetmeye
mecbur bırakıyor. Yine bu asimilasyon politi-
kasının bir parçası olarak Çin hükümeti, Doğu
Türkistan’dan 14-26 yaş arası Uygur kızlarını
Çin’in iç bölgelerine göçe zorluyor. Ekonomik
açıdandaDoğuTürkistanhalkı iktisadigelişme-
lerdenmahrumbırakılıyor;gündengüneyoksul-
laşıyor.Aynı zamanda eğitim olanaklarından da
mahrumlar.
Çinhükümetininyıllardanberisistemliolarak
yaptığı bir uygulama da Çin’in iç bölgelerinden
Doğu Türkistan’a Çinli yerleşimci taşınması ve
oradakiUygurnüfusununbuyöntemleazınlıkdu-
rumunadüşürülmeyeçalışılması.İştebuhaksız-
lıklarakarşıçıkanherkesbugünhapiste.Çinliler
için Uygurları tutuklamak ve hapse atmak çok
kolay.O yüzdenDoğuTürkistan’daki siyasi suç-
luların sayısı onbinleri geçiyor.Çin’de 1989’dan
buyanasiyasisebepten idamedilenkimseolma-
masına rağmen, bu uygulamaUygur siyasi suç-
luları içinhâlâdevam ediyor.Birkaç sene içinde
binlerce Uygur ölüm cezasına çarptırıldı veya
Çin güvenlik güçleri tarafından keyfî bir şekil-
deöldürüldü.2009’daki 5Temmuzolaylarından
öncedeDoğuTürkistan şehirlerinin sokakların-
da polis vardı; ancak 5 Temmuz’dan sonra “gü-
venlik tedbirleri” daha da arttırıldı ve artık po-
lisle birlikte Çin askerleri deDoğu Türkistan’ın
sokaklarında dolaşmaya başladılar. Şimdi Doğu
Türkistan’da durum o kadar kötü ki; bir savaş
TutuklananUygurçocuk-
larımahkemeyeçıkarılıp
dahaklarındaölümcezası
verildiğindeannebabala-
rı,kardeşleriveaileüye-
leribukararıalkışlamaya
zorlandı.
©
Flickr.com/ UnitedStatesMissionGeneva
PERSPEKTİF
• SAYI 229 •
MART 2014
46
Dünya/Söyleşi
Bir zamanlar başarılı bir iş kadını olmanız se-
bebiyleÇindevleti tarafından“azınlıkların içinden
çıkan örek kdın” olarak lanse ediliyordunuz.
Şimdi iseÇinyetkilileri,UygurTürklerini“kışkırttı-
ğınızı”düşünüyor. Sizi bu noktaya getiren süreç-
tenbahsedermisiniz?
Bensadecebir işkadınıdeğildimÇin’de,aynı
zamandabir siyasifigür,birpolitikacıydım.Hem
Eyalet Parlemantosunun,hem deÇinMillî Par-
la entosunu üyesiydim. İki dönem üst üste
seçilerek toplam on sene görev yaptım.Ondan
sonrayineonseneDoğuTürkistanSincanÖzerk
BölgesiTicaretOdası başkanlığı yaptım.Bunun
dışındaDoğuTürkistan SincanÖzerkBölgesi İş
Kadınları Derneği’nin de başkanlığını yaptım.
1995senesindePekin’deyapılanDünyaKadınlar
KongresineÇin heyetinin üyesi olarak katıldım.
ÇinhükümtibeniÇin’inörnekkadını seçti.Fa-
katbu vazifeleri ifa ederkenhiçbir zamanUygur
meselesini unutmadım ve hükümetin tepkisini
çekmedenproblemlerine çözümüretmeye çalış-
tım.Birhadisemeydanageldiğindeolayı araştı-
rıpbelgeleriyleÇinhükümetinesundum.Elbette
Çin hükümetine bu konularda nüfuz edebilecek
bir gücüm yoktu,dolayısıyla onlara var olan sı-
kıntıları aktarma ve bu şekilde bir çözüm arama
yolunagidiyordum.ÇünküozamanlarÇinliyet-
kililerin gerçek vaziyetibilmediklerine inanıyor,
2005’tenberiAmerika’dasürgünhayatıyaşayanveDünyaUygurKongresinin
başkanlığınıyapanKader,DoğuTürkistan’dayaşanan insanhakları ihlallerini
veUygurlarınmeselesinidünyayaduyurmak içinuluslararasıarenadapekçok
çalışmayürütüyor.Kader’leUygurlarınsorunları,Çin’inbütündünyanıngözü-
nüyumduğuhaksızuygulamalarıvekendihikâyesiüzerinekonuştuk.
MELTEM
KURAL
»
ı
D
dolayısıyla kendilerine olan biteni aktardığım
zamanhemÇin’in,hemdekendihalkımınyara-
rına bir şeylerin değiştirilebileceğine inanıyor-
dum.Elbettebeni,“Bunlarıdilegetirme!Senden
önce de söyleyen Uygurlar oldu, fakat sonunda
ya hapse atıldılar ya da öldürüldüler.”diye uya-
ranlar çok oldu.Ancak bunu yapamazdım, çün-
kü iş kadınıolmamhasebiyleDoğuTürkistan’ın
bütün şehirlerine ve köylerine gidiyor; oradaki
duruma şahit oluyordum. Oralardaki durumu
veÇin’inuyguladığıbaskıyıgündemegetirmeye
devamettim.Uygurlardabunubildiği içingitti-
ğim her yerde etrafımı çevirip bana sıkıntılarını
aktarıyorlardı. Onların bana aktardıklarını Çin
yetkilimakamlarına iletmek benim için bir so-
rumluluktu.
Vaziyet buyken, 5 Şubat 1997’de Doğu
Türkistan’ın Gulca şehrinde Uygurlara büyük
bir katliam yapıldı.O zaman parlamento üyesi
olarakçeşitliyetkilere sahiptim;bütünhükümet
dairelerinegirebilir,devletbaşkanı ilebilegörü-
şebilirdim.Bu kanlı olaylardan sonraDoğuTür-
kistan’daki başka liderler bumeselenin örtbas
edilmesi gerektiğini ifade ettiler. Fakat bu üstü
örtülemeyecek kadar kanlı bir olaydı: Bir anne-
nin5evladıgözlerininönündeÇingüvenlikgüç-
leri tarafından öldürülmüştü. Güvenlik güçleri
tarafındanokadarbüyükbirzulümuygulandıki,
tutuklananUygurçocuklarımahkemeyeçıkarılıp