Haziran 2014 - page 38

Dosya
38
PERSPEKTİF
• SAYI 232 •
HAZİRAN 2014
Londra’ya taşınmadan önce tipik İngiliz tarzı
bir hayatın beni beklediğini düşünüyordum: Bi-
tişik nizam evlerde burjuva bir yaşam, Noel için
şatafatlı süslemeler, evlerin önünde Wembley çi-
menleri, ev başına 1,5 araba, öğleden sonra okul
kıyafetleriyle sokakları dolduran çocuklar, her
yerde siyah ticari taksiler, çift katlı otobüsler ve
olabildiğince çay, balık, cips... Londra’nın belki de
en çok güney Asya yoğunluğuna sahip Ilford ken-
tinde geçirdiğim 1,5 yıl boyunca öğrendim ki, ka-
famda hayal ettiğim İngiltere (en azından Ilford
için) gerçek değil. Ilford Londra’dan çok Lahor’u
andırıyor.
Hollandalı bir anne ile babanın çocuğu olarak,
Türk paralel toplumundan sıkça bahsedildiği ve
pazar günleri kiliseye gitmeyen ve sokak Alman-
cası konuşan kişilerin genel olarak “Türk” olarak
adlandırıldığı Almanya’da büyüdüm. Çocukken
bunun ne olduğunu ve nasıl göründüğünü asla
anlayamadım. Daha sonra, bulunduğum büyük
şehirlerde tekrar Türk paralel toplumu terimini
duyunca bu sefer en azından birkaç cami ve Türk
bakkalı gözüme çarptı ve bulunduğum yerlerde
“göçmen kökeni” ve “ikinci nesil göçmenler” gibi
terimleri duydukça paralel toplumun ne olabi-
leceğini aşağı yukarı anlamış oldum. Ilford’a ilk
geldiğimde ise paralel toplumun ne olduğunu
bizzat görebildim.
Kayınvalidemin talihinden olacak, Ilford’da
hiç İngilizce konuşamasanız dahi rahatlıkla ya-
şayabilirsiniz. Burada vatan özlemi de çekmezsi-
niz; çünkü burada Pakistan’da olan her şey daha
küçük ebatlarda olsa da bulunmakta. Başka ülke-
lerden ya da kendi ülkem olan Almanya’dan in-
sanlar Ilford’u ziyarete geldikleri zaman insanın
Pakistanlı kayınvalidem iki aylığına bana ziyarete geldiğinde sevinçli ve aynı
zamanda endişeliydim. Birkaç İngilizce kelime dışında sadece Urduca ve
Penjapça dillerini konuşabiliyordu. Pakistan’dan çok farklı olan ve dilini
konuşamadığı bu ülkede tüm gün boyunca ne yapacağını düşündüm. Bu
kaygılarımı eşime anlattığımda gülerek, “Pakistan televizyonlarını izler, sorun
olmaz inşallah.” tepkisini verdi.
Londra’da Bir Güney AsyaYolculuğu
ASTRID JULIA
LAMBREGTS
*
burada İngiltere’nin başkentinde olduğunu ne
çabuk unuttuğu konusunda kendilerini şaşırtıyo-
rum.
Güney Asya yolculuğu, taksi durağını aramam
ile başlıyor. Seçenek olarak “Black Cabs” (siyah
taksi) seçeneği mevcut, fakat daha ucuz olduk-
larından Mini-Cab adı verilen, ticari kullanımı-
na izin verilmiş taksileri çağırıyoruz. Taksicinin
korna çalmasına gerek yok, çünkü geldiği zaman
caddeye gelmesine birkaç metre kala sesi duyulu-
yor ve bu da insana Ilford’da değil İslamabad’da
oturuyormuşçasına bir his veriyor: Londra’daki
Bollywood radyo kanallarından gelen yüksek sesli
Bollywood müziği, Urduca konuşan radyo sunu-
cusu tarafından kesiliyor.
1,5 yıl sonra Ilford’da Mini-Cab şoförleri ile
arkadaşlık kurmayan birisi gerçekten burada
yaşamıyor demektir. Arkadaşlık mı değil mi bi-
linmez ama kişisel Mini-Cab şoförüm Pakistanlı
olduğundan benim de Pakistanlı biriyle evli oldu-
ğumu biliyor ve yolculuk parası üzerine yapılan
sıkı pazarlık, önce şakalaşmaya dönüyor ve en
sonunda söz cuma namazına yetişmeye çalışan
birisiyle çarpıştıktan sonra kullanılmaz hâle ge-
len arabama geliyor. (Şöyle demişti o kişi: “Üzgü-
nüm bhabi (gelin), fakat cumaya geç kalmıştım
ve acele etmem gerekiyordu.”) ve bana göre bu
Ilford trafiğinde asla olamayacak bir şeydi. Tak-
si şoförüme Ilford’daki trafiğin, Londra’nın diğer
kısımlarındaki trafikten farklı olup olmadığını
soruyorum ve beklediğim cevabı alıyorum: “Diğer
şehir bölgelerinde çalışmıyorum, çünkü burada,
doğuda yaşıyoruz!”
Güney Asya alışveriş merkezlerinin bulundu-
ğu 1,6 kmuzunluğundaki Green Street’e iniyoruz.
1...,28,29,30,31,32,33,34,35,36,37 39,40,41,42,43,44,45,46,47,48,...68
Powered by FlippingBook