63
ÜmmetMozaiği
TEMMUZ / AĞUSTOS
2014 • SAYI 233 •
PERSPEKTİF
zibar’da da tabii ki ramazan ayı.
Orada olduğum dönemde güneş,
saat 18:30 civarında batıyordu.
Ailenin yanında bulunduğum ra-
mazan boyunca ben de onlarla bir-
likte oruca niyetlenmiştim. İftar
vakti geldiğinde orucumuzu aç-
mak için sadece bir hurma yiyip bir
bardak su içiyorduk. Kısa bir süre
sonra, çeşitli Zanzibar yemekle-
rinden oluşan yer sofrası, evin gi-
riş katına hazırlanıyor ve tüm aile
bir araya gelerek yemek yeniyordu.
Yemek daha ziyade elle yeniyor ve
muhakkak sıcak bir öğün bulunu-
yordu. Bilhassa iftar vakitlerinde,
sofradaki çeşitliliği garanti altına
almak için komşular birbirlerine
yemekler veriyordu. İftara davet
için akrabaların birbirleriyle ya-
rışı bayram günlerine yaklaştık-
ça azalıyordu, çünkü bayram için
yapılan hazırlıkları hızlandırmak
gerekiyordu. İmkân varsa yalnızca
temizlik yapmakla yetinilmiyor;
perdeler, halılar ve evdeki süs-
lemeler de değiştiriliyordu. Said
bayram traşı oluyor, Nayla da kol-
larını kınayla süslüyordu.
Cuma namazında olduğu gibi
büyük çoğunlukla erkeklerin katıl-
dığı bayram namazının ardından
binada kalan tüm aile üyeleri yine
giriş katında buluşmuştu; fakat
bu kez sahur yerine değil kahval-
tı yapılıyordu. Erkekler geleneksel
kıyafet olan kanzu giyiyor ve kofia
denilen feslerini takıyorlardı. Ka-
dınlar ize buibui denilen uzun el-
biseleri ve başörtüleri ile yerlerini
almıştı. Kahvaltıdan kısa bir süre
sonra yakındaki akrabalara bayram
ziyareti için evden çıktık. Kısa kısa
olan bu ziyaretler neredeyse gün
boyu sürüyor. Yaşı büyük olanlara,
bayram süresince yanlarında yete-
ri miktarda 500 Tanzanya şilingi
(yaklaşık 25 sent) bulundurmaları
tavsiye ediliyor. Çocuklar hazırla-
nan bozuk paraları toplamak için
kapı kapı dolaşıyor ve biriktirdik-
leri parayla oyuncak, çikolota ve
şeker alıyorlar.
Bayram günleri, Ramazan ayı-
nın bitişini gösterdiği gibi benim
Zanzibar’da geçireceğim günlerin
de sonunun geldiğini gösteriyordu.
Hakkında herhangi bir bilgi sahibi
olmadığım bölgeye gelip insanla-
rın beni bu denli kabullenebileceği
aklımın ucundan dahi geçmezdi.
Geldiğim topraklarda çok kültür-
lülüğe tahammül çalışmaları sü-
rerken Zanzibar gibi, “geri kalmış”
diye değerlendirdiğimiz bir ülkede
Müslüman, Hindu, Hristiyan hat-
ta ateist, beyaz tenli ya da Asyalı
olmanın tepki görme ihtimali bile
doğurmadığını görmüştüm.
Adada insanların çeşitli Avrupa
ülkelerine satıldığı dönemden ka-
lan köle hapishanelerini görmek
mümkün. Etrafındaki birçok ül-
keye göre daha düzgün bir iklime,
tropikal doğaya, denize ve akla ge-
lebilecek her türlü baharatın yetiş-
tiği bereketli topraklara sahip ol-
masına rağmen adanın fakirliğinin
kabul edilecek boyutta olmadığına
kanaat getiriyor insan.
Sosyal devlet namına bir şey
olmadığı için de aile ayrı bir
önem kazanıyor. Geniş ailenin
fertleri düzenli bir şekilde, ba-
zen her gün görüşüyor; sahip
olunan her şey paylaşılıyor.
©
flickr.com/ HBarrison
©
flickr.com/ imke.stahlmann
©
flickr.com/ imke.stahlmann