CUMA HUTBESİ
Yeni bir yıl, yeni bir muhasebe dönemi: Hesap gününe hazır mıyız?
22 Aralık 2015Değerli Kardeşlerim!
Rabbimiz “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve herkes yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.”[1] buyurmaktadır.
Muhterem Müslümanlar!
Her bir yeni yıl başlangıcında arkamızda birçok şey bıraktığımızı fark ederiz. Zaman o kadar hızlı akmıştır ki, 12 ay nasıl geçti diye şaşırırız. Aslında her yeni gün, her yeni ay, her yeni yıl bize ahireti, yeniden dirilişi hatırlatmalıdır. Peki bizler ahiret ile ilgili yalnızca zamanın hızla akıp geçtiğini düşünerek, şaşkınlık ifadeleri göstermekle yetinen insanlar mı olacağız? Elbette ki hayır. Zamanın hızlı geçmiş olmasına hayıflanmak yerine, yaşananlardan ders çıkarıp ileriye dönük yatırım yapacağız. Zira Müslüman’ın ayırıcı özelliği, dünyayı, ahiret bilinciyle algılamak ve değerlendirmektir.
Değerli Müminler!
İnsan ahiret bilincinden yoksun kaldıkça, ahireti unuttukça bu dünyayı doğru kavrayamamaktadır. Bunun için de erişemeyeceği hayallerin peşinden gitmektedir. Şeytan, insanın sonsuzluk ve melekleşme arzusunu kullanarak Hz. Âdem ve eşini hata yapmaları için teşvik etmiştir. Onlar da yasak ağacın meyvesinden yeme gafletinde bulunmuşlardır. Bugün bizler acaba hangi yasak meyveleri yeme gafletinde bulunuyoruz, diye düşünmek durumundayız. Aklımız ve kalbimiz acaba sırat-ı müstakim yolu üzerine mi tefekkürde bulunuyor, yoksa yasak meyvelerin hangisine erişirim diye mi? İşte bu yeni yılda bunları düşünüp tefekküre dalabilirsek, geri kalan ömrümüzü de bu bilinçle geçirebilirsek, geçen yıllarımız işte o zaman kayıp olmakta çıkar.
Muhterem Cemaat!
Zamanın nasıl aktığını fark etmemizi engelleyecek pek çok meşguliyet artık hayatımızın bir parçası hâline gelmiş durumda. Bu durum karşısında ah vah etmek, zaman akıp gidiyor diye hayıflanmak yerine, o geçmiş zamanda bir şeyler yapamadıysak, Rabbimiz’in huzuruna çıkacak yüzümüz olsun diye en azından gelecekte bir şeyler yapabilmenin kaygısını taşımalıyız. Yani ahiret şuurumuz, dünyayı bu ayartıcı özelliklerine rağmen, öbür tarafa götüreceğimiz amellerimizin yatağı olan birer tarla olarak değerlendirmemizi sağlamalıdır.
Zira dinimiz İslam’ın ahirete iman etmeye yaptığı özel vurgu, bu şuuru bizim benliğimize yerleştirmek içindir. Bu vurgu, işte bu dünyanın imtihan yeri olduğunu, iyiliklerinin de, kötülüklerinin de ellerimiz ile yaptıklarımızla şekillendiğini bilmemizi, bunun için sorumluluk kuşanmamızı ve yaptıklarımızın mutlaka bir karşılık bulacağını hatırlatmaktadır. Rabbimiz bu hakikati “…Şimdi herkes yarın için ne hazırladığına bir baksın!” diyerek hatırlatmaktadır.
Aziz Kardeşlerim!
O hâlde bizler, yeni bir zaman dilimine başlarken, geride bıraktığımız zaman diliminin hızla geçip gitmesine üzülmekten öte, ahiret gününde, yaptıklarımızla ilgili Allah karşısında hesap verirken, yaptıklarımızın arasında açıklamakta zorlanacağımız hangi eylemler olabilir diye düşünmek durumundayız.
Buna karşın, mutlaka yediğimiz yasak meyveler olabileceğini, ancak Rabbimiz’in affedici ve merhametli olduğunu da bilmeliyiz. Fakat bunun tek şartı ihlas ile, samimiyet ile tevbe etmek ve o yasak meyvelere bir daha yaklaşmamaktır. Nasıl ki Allah, Hz. Âdem ve eşinin tövbesini kabul ettiyse, biz de Âdem gibi, Havva gibi ihlasla kendimizi sorgular ve yaptığımız çirkinliklerden Allah’a sığınırsak geçmiş için üzülmek yerine, geleceğimizi değerlendirmeye başlarız.
[1] Haşr suresi, 59:18