GENÇLİK TEŞKİLATI
Üniversiteliler Başkanlığı – “Gençlerimiz gaye ve vizyon sahibi olmalı.”
20 Aralık 2015Gençlik Teşkilatı Üniversiteliler Başkanı Selçuk Çiçek ve Kadınlar Gençlik Teşkilatı Üniversiteliler Başkanı Sümeyye Yılmaz ile Üniversiteliler Özel Eğitim ve Atölyeler Projesi üzerine konuştuk.
Selçuk Bey, 24 Aralık-5 Ocak tarihleri arasında Köln’de IGMG Üniversiteliler Özel Eğitim ve Atölyeler Projesi’ni gerçekleştirmeyi planlıyorsunuz. Özel Eğitim Projesi nedir, kısaca anlatır mısınız?
Özel Eğitim çalışmasına “En büyük çınar bir tohumdu.” fikriyle başlandı. Özel Eğitim Projesi yoğunlaştırılmış bir ilmî terbiye programıdır. Yüksek lisans ve doktora yapmayı hedefleyen üniversitelilerden seçilen kitle bilhassa İslami ilimler, tarih, felsefe, edebiyat, siyaset, sosyoloji, psikoloji ve iktisat gibi birçok alanda eğitim görerek ufuklarını zenginleştirme imkânına sahipler. Üniversiteli gençlerin, İslamiyet’in sağladığı farkındalıkla zamanı olduğu gibi kavrayarak fikir ve teklifler sunabilecek yeterlilikte olmaları gerekiyor. Bu bağlamda onların dikkatini hikmet alanına çekmeyi ve hikmete mazhar olmak isteyenlere yol göstermeyi kendine vazife addetmekte olan Üniversiteliler Başkanlığımız için bu çalışma önemli bir yere sahiptir. Ufuklarını sadece üniversite eğitimi ile ve uzmanlaşılan alanla kısıtlamayan, yaşadığı toplumda söyleyecek bir sözü olan, topluma ciddi anlamda fayda sağlayabilen, sorumluluklarının farkında olan, gaye ve vizyon sahibi nesillerin oluşmasını sağlamak temel vazifemizdir.
Bu çalışmanın amacını ana hatlarıyla kısaca aktatır mısınız?
Hem İslam medeniyetini hem de içinde yaşadığımız ve parçası olduğumuz Batı dünyasını çok iyi tanıyan, teşkilatımız aracılığı ile Müslümanları ileri noktalara taşıyacak ve özgüven sahibi yöneticilerin yetiştirilmesi hedeflerimizin başında gemektedir. Dolayısıyla Özel Eğitim ve Atölyeler çalışması ucu açık bir ilmî terbiye programından ziyade, elde edececeği ilmî ve irfani donanımla toplumu yönlendirecek bireylerin yetişmesini sağlamayı hedefleyen bir çalışmadır. Herkesin yönetici olması mümkün değil elbette. Bu çalışma, aynı zamanda evreni ve insanlığı Müslümanca bakış açısıyla yorumlayacak ve bu doğrultuda çözüm teklifleri sunacak münevverlerin yetişmesine de zemin hazırlayacaktır. Çünkü tarihten siyasete, sanata kadar Avrupa merkezci dünya görüşünün egemen olduğu günümüzde en büyük ihtiyaçtır bu.
Projede yer almış ve mezun olmuş kardeşlerimizi neler bekliyor?
Müslümanların entelektüel alandaki ihtiyacını karşılayacak akademisyenlerin varlığını sağlamak gayelerimizin başında gelmektedir. Özel Eğitim ve Atöyle çalışmasının hedeflerini birkaç nokta olarak şu şekilde sıralayabiliriz aslında: Yüksek lisans ve doktora çalışmalarına öncülük etmek, teşkilatımızın yayın organları olan Perspektif, Sabah Ülkesi gibi akademik dergi ve medya organlarında yazarlık yapmak, tercüme komisyonlarının oluşumunu sağlayarak Avrupa’daki Müslümanların ihtiyacı olan yayınların yerel dillere kazandırılmasını sağlamak, araştırma enstitüleri ile Avrupa’daki Müslümanları ilgilendiren mevzularda akademik araştırmalar ve raporlar hazırlamak, Avrupa’nın dört bir yanından Özel Eğitim ve Atölyeler çalışmasına katılan gençlerin tanışmasını, ortak bir dert etrafında buluşmalarını sağlamak ve tartışmalarına zemin hazırlamak, gelecekte inşa edilecek okul, üniversite, kurum ve kuruluşlarımızda görev almalarını sağlamaktır.
Özel Eğitim çalışmasında ayrıca atölyelerden bahsediliyor. Atölyeler tam olarak nedir?
Atölyeler, Özel Eğitim programında yer alan kardeşlerimizin “İlmiyat”, “Nazariyat” ve “Hissiyat” olmak üzere üç gruba tasnif edilmelerini ve bu gruplarda kendi alanlarında uzmanlaşmalarını sağlamaktadır. Bu üç grup da kendi aralarında farklı konularla ilgilenecekler.
Örneğin “İlmiyat” grubuna değinelim. Günümüzde din, bir yanda oryantalist yorumlama biçimleriyle güncel siyasetin güdümüne sokulmakta ve bu durum makul hâle getirilmeye çalışılmaktayken, diğer yanda neredeyse sırf reaksiyoner tavırla sergilenen bir usul bağımlılığı ile değerlendirilmektedir. Bu meselelerden doğan mesuliyet ise dünden bugüne bir bütün olarak hayatı kapsayan dinin özünü ve ruhunu belirgenleştirmek ve o öz ve ruh ile hayat bulmaktır. Dolayısıyla İlmiyat Atölyesi, üslup yani metodolojiye ağırlık vermek suretiyle ilahiyat, oryantalizm, İslami ve dinî ilimler alanlarında talebeleri ihtisaslaştıracaktır. İlm-i kelam ve akaid, İslam tarihi ve İslam’da modernleşme, usul-ü fıkıh ve usul-ü hadis, tasavvuf, tefsir ve güncel oryantalizm ile din tartışmaları konularını bu atölye için sıralayabiliriz.
Nazariyat Atölyesi, çağın hâkim paradigmasını teşkil eden modern Batı Medeniyeti’nin ana hatlarını ve tarihî evrelerinden günümüze sirayet eden süreçleri ele alacaktır. Çünkü bugün dayatılan tek dünyalılığın farkına varmak, söz konusu dayatmanın iktisadi dayanak ve zorunluluklarını çözümlemekle beraber, felsefi altyapısının tarihî derinliğini de kavramakla anlaşılacaktır. Siyaset ve iktisat tarihi, kapitalizmin temelleri ve doğuşu, antik Yunan’dan modern felsefeye, bilim, edebiyat ve göç gibi konuları da Nazariyat grubu için sıralayabiliriz.
Hissiyat Atölyesi ise genelde sanatın ve özelde çağımızın iletişim dili hâline gelen medya olgusunu sinema üzerinden değerlendirip insanın algılama ve anlamlandırma faaliyetlerini nasıl etkilediğini araştıracaktır. Akabinde “Medya aracılığıyla inhirafa uğrayan algılama ve anlamdırma faaliyetleri terbiye edildiği taktirde bu inhirafa sebep olan medya da ıslah edilebilir mi?” sorusuna cevap aranacaktır. Konu olarak sinema ve tarih, medya ve iletişim, sanat ve sinema, psikoloji ve dil değerlendirilecektir.
Sümeyye Hanım, siz de Özel Eğitim çalışmasında yer aldınız. Bu çalışmada gençlerin ve bilhassa hanım kardeşlerimizin elde ettiği kazanımlardan bahseder misiniz?
Özel Eğitim çalışmasının kazanımlarından bahsederken sanırım çoğu okuyucumuz bu çalışmanın genç kardeşlerimizin kariyerlerine olan katkısı veya çok “bilgili” insan olmalarındaki rolünden bahsedeceğimizi düşünebilirler. Fakat şunu vurgulamak isteriz ki bu çalışmamızın ana gayesi bilgi çokluğu ile övüneceğimiz gençler yetiştirmek değildir. Zira meselenin aslı malumattan öte ilmin özü ve hakikatine kavuşmaktır. İslam ilim geleneğinde malumat edinip tek tip insan “üretmek” gibi bir eğitim anlayışı yoktur. Aksine “talim ve terbiye” düsturundan hareketle hem ilim edinmek hem ilmiyle amil olmak hem de ahlakını güzelleştirmektir asıl gaye. İslam ilim geleneğinin temelini oluşturan bu düstur ilim-irfan-hikmet bütünlüğünün eğitimdeki tezahürüdür.
Üniversiteli gençler ve hanım kardeşlerimiz Özel Eğitim çalışması sayesinde dünyada var olanları ve olup bitenleri okurken, düşünürken ve yorumlarken keyfiyetlerinden yani “nasıl”lığından öte mahiyetlerine, yani “ne”liğine bakmayı öğrenmekteler. Bu şu demek oluyor: Müslüman yaşadığı zaman ve mekânın bilincinde olarak meselesinin “nasıl” olması ve çözümlenmesi gerektiğinden ziyade “ne” olması ve olmaması gerektiğini düşünmeli. Özel Eğitim’e katılan genç ve hanım kardeşlerimiz için üniversitede okumak kalifiye olmak üzere ezbercilik yapmak ve sisteme körü körüne uyum sağlamak anlamına gelmemektedir. Üniversite öğrencisi olmak onlar için ilmiyle amel etmeye talip olmayı, ezber bozan ve bilgiyi Müslümanca sorgulayan biri olmayı ifade etmektedir.
Kısacası bu çalışmamızın kazanımı zaten edinilen malumatın mahiyetinin Müslümanca düşünerek farkında olup nihayetinde dert ve kaygı sahibi olmaktır. Zira dertlenmeyen ve kaygılanmayan Müslüman okusa da okumasa da aynı boşluktadır.
Peki bu bağlamda üniversiteli hanım kardeşlerimize ne söylemek isterseniz?
Üniversiteli hanım kardeşlerimin tahsil hayatları boyunca modernitenin getirdiği değer yargılarına binaen belli bir eğitim-öğretim anlayışı daima peşlerinden gelmektedir. Kendi ayaklarının üzerinde durmak, maddiyat ve maneviyatta bağımsız, özgür ve “güçlü” olmak için üniversite okumalı. Eğitim-öğretim, mesleki veya ev hanımı statüsündeki derecelerden bahsederken artık mahiyet farklarından bahseder olduk maalesef. Dolayısıyla biri diğerinden daha üstün ve değerli demekteyiz ne yazık ki. İşte emansipasyonu idealize eden ve feminizme meyleden bu gerekçenin bizler farkında olup bunu reddetmeliyiz. Nitekim İslami aile yapısının ve mesuliyetlerinin bilincinde olan ve maddiyata gereğinden fazla değer vermeyen Müslüman hanımın derdi bunlar olmamalı, ki olamaz. İster üniversite okusun ister meslek eğitimi görsün isterse ev hanımı olsun, üstünlüğün dünyada da ahirette de muttaki bir kul olmaktan geçtiğinin bilincinde olmalı. Dolayısıyla hanım kardeşlerime “Kesinlikle üniversite okumalısınız, kariyer yapmalısınız.” diye mesaj vermiyorum. Aksine “Üniversite okumak istiyorsanız omuzlarınızdaki yükün farkında olun ve Müslümanca hakkını verecekseniz okuyun.” diye seslenmek isterim. “Müslümanca hakkını vermek ne demektir?” diye merak edenleri ise UNİYES ve Özel Eğitim çalışmamıza ısrarla davet ediyorum.