CUMA HUTBESİ
Ölüm Kusan Savaşları Durdurmak
20 Ocak 2022Muhterem Müslümanlar!
İnsanlık geçmiş çağlarla kıyaslandığında, bilimsel ve teknolojik anlamda büyük ilerlemeler kaydetmiştir. Nakil araçlarının gelişmesiyle, aylarca süren mesafeler birkaç saatlik zaman dilimlerinde kat edilmektedir. İnsanlık, yakın dönemde Ay’a ayak basmış ve farklı gezegenlere araçlar gönderecek teknolojik seviyeleri yakalamıştır. Tıp alanında ise, organ naklinin gerçekleşmesinden genetik kodların çözümlenmesine kadar büyük ilerlemeler sağlanmıştır. Farklı medeniyet ve kültürlerde yaşayan insanlar, kitle iletişim vasıtalarının icadıyla beraber birbirlerini tanıma ve yakınlaşma imkânına kavuşmuştur. Yüz yıl evvelinde hayal dahi edilemeyecek icat ve keşifler artık insanları şaşırtmamakta ve olağan hadiseler olarak kabul edilmektedir.
Aziz Müminler!
Bu baş döndürücü ilerlemelerin yanında, ne yazık ki insanlık son asırda kan, zulüm ve gözyaşının hâkim olduğu bir dönem yaşadı. İstatistiklere baktığımızda, sadece birinci ve ikinci dünya savaşlarında resmî olarak öldürülen insan sayısının 90 milyonu aştığını görmekteyiz. 1945’ten 2000 yılına kadar olan çatışma ve savaşlarda, yaklaşık 50 milyon kişinin hayatını kaybettiği tahmin ediliyor. Günümüzde ise Myanmar, Doğu Türkistan, Yemen, Irak ve Suriye gibi İslam coğrafyaları başta olmak üzere, dünyanın dört bir bucağındaki halklar savaşların, çatışmaların ve devlet zulmünün acımasız yüzüyle karşı karşıya kalmaktadır. Farklı dil, din ve etnik kökenden insanların acımasızca öldürüldükleri, tecavüzlere uğradıkları ve açlık çektikleri yönündeki bilgiler, toplumlar nezdinde artık sıradan haberler olarak karşılanmakta ve kitleler duyarsızlaşmaktadır.
Değerli Cemaat!
Yüce Rabbimiz, geçmişte ve günümüzde meydana gelen ve insanlığı felakete götüren savaşlara sebebiyet veren bozgunculuğa dikkat çekmektedir. Bakara suresindeki bir âyet-i celîlede, “İş başına geçti mi yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak, ekini ve nesli helak etmek için koşar. Allah ise bozgunculuğu sevmez.”[1] buyurulmaktadır. Yeryüzünde mevcut güç sahiplerinin, insanlar ve toplumlar arasında çıkan kargaşa ve kaosu önleyici tedbirleri almadıklarına şahit olmaktayız. Birleşmiş Milletler gibi, dünya barışına katkısı olması gereken uluslararası kuruluşların, bu hususta yeterince başarılı olmadıklarını üzüntüyle gözlemlemekteyiz.
Değerli Kardeşlerim!
Âlemlere rahmet olarak gönderilmiş Peygamber Efendimiz ﷺ inananların kıyamete kadar sürecek olan ahlaki bir özelliğini şu veciz cümlelerle özetlemektedir; “(Hakiki) Müslüman, insanların dilinden ve elinden emin olduğu kişidir. (Hakiki) mümin ise, insanların, canları ve malları hakkında ona güvendiği kişidir.”[2] Hak Teâlâ, bizleri emin kullarından eylesin.
Yeryüzünün farklı bölgelerindeki âdeta kan kusan savaşların, vicdan sahibi insanları rahatsız etmemesi düşünülemez. Hakeza, İslam’ı barış dini olarak anlayan ve anlatan biz Müslümanların, bu olumsuz tablo karşısında duyarsız olması tahayyül dahi edilemez. İnsanlığın huzur ve güvenliği için duyarlılık gösteren Müslümanları Mevlamız, Kur’ân-ı Kerîm’inde şöyle müjdelemektedir; “Ahiret yurdunu, biz, yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu istemeyen kimselere veririz. Ve (güzel) akıbet takva sahibi kimselerindir.”[3]
Allah (c.c.), bizleri müjdesine nail olan kulları zümresine dâhil eylesin, Bosna-Hersek dahil olmak üzere, ümmetimizin bulunduğu bütün beldeleri her türlü fitneden korusun.
[1] Bakara suresi, 2:205
[2] Nesâi, İman, 8, H. No: 4995
[3] Kasas suresi, 28:83