CUMA HUTBESİ

Nefsi Arındırırken Serveti Unutmamak

06 Mart 2025 Kur'an Tesbih Yeşil
Kur'an Tesbih Yeşil

Aziz Müminler!

İslam’ın üzerine bina edildiği beş temel esastan biri de zekâttır. Zekât, yerine getirilmesi Allah tarafından emredilen farz bir ibadettir. Dinen zengin sayılanların yılda bir defa mallarının belirli bir kısmını ihtiyaç sahipleriyle paylaşması vazgeçilemez bir sorumluluktur. Yüce Allah Tevbe suresinde “Onları arındırmak ve temize çıkarmak üzere mallarından sadaka/zekât al!”[1] buyurmaktadır. İslam toplumunda zekât Allah’ın emri olduğu için ifası gereken ve samimi niyeti gerektiren bir ibadet olmanın yanında, zekâtın bireyde ve toplumda dinî ve ahlaki değerleri yücelten, sosyal yapıyı güçlendiren, ekonomik hayata canlılık getiren birçok yararı vardır. Zekât, Kur’an’ın ifadesiyle fakirin hakkıdır. Onu vermek kişinin maddi ve manevi varlığını temizlemesini ve arınmasını sağlar. Nitekim Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de muttaki kulları hakkında “Onların mallarında, muhtaç ve yoksulların da hakkı vardır.”[2] diye buyurarak müminin, muhtaç kardeşine zekâtını vermekle yükümlü olduğunu hatırlatmaktadır.

Kıymetli Müminler!

Fıtır sadakası ya da halk arasında bilinen adıyla fitre ise insan olarak yaratılmanın ve ramazan orucunu tutup bayrama ulaşmanın bir şükrü olarak verilir. Dinen zengin olup ramazan ayının sonuna yetişen Müslümanların bu sadakayı belirli kimselere vermesi vaciptir. Kişi, kendisinin ve küçük çocuklarının fitrelerini vermekle yükümlüdür. Hz. Peygamber (s.a.v) büyük/küçük, kadın/erkek her Müslüman’a fitrenin gerektiğini ifade buyurmuştur. Fıtır sadakasının vacip olma zamanı Ramazan Bayramı’nın birinci günü olmakla birlikte, bayramdan önce de verilebilir. Hatta bu daha faziletlidir. Nitekim bayram namazından önce verilmesi müstehap kabul edilmiştir.

Değerli Müminler!

Yüce dinimiz İslam zayıfları, güçsüzleri, kimsesizleri, yetim, dul ve yoksulları himaye edecek kurallar getirmiş, onların toplumla bütünleşmelerini sağlamak için gerekli önlemleri almıştır. Nitekim Yüce Allah, nimetlerle lütufta bulunduğu kuluna, faydalandığı her şeyde ihtiyaç sahiplerinin de tasarruf yetkisinin bulunduğunu bildirmiş ve onlara bu imkânın sağlanmasını emretmiştir. Mal ve servet, Allah’ın kullarına verdiği bir emanettir. Bunları Allah’ın rızası doğrultusunda kullanmak bir kulluk görevidir. Bu nedenle sahip olduğumuz varlıkları, Allah rızasını gözeterek tüketmeliyiz. Aksi bir uygulama olduğunda her türlü zenginliğimizin yegâne sahibi olan Allah’a karşı nankörlük etmiş oluruz. Başlangıcı ve sonu olan şu fâni dünyada, Rabbimizin nimetlerinin birer emanetçisiyiz. Bize emanet edilen her bir nimetin kendi cinsinden bir şükrü vardır. Kalplerimizin şükrü Yüce Allah’a imandır. Dillerimizin şükrü hakikate tercüman olmak ve kâinatı yaratan Allah’ı zikretmektir. Bedenlerimizin şükrü bizi yaratan Allah’a ibadet etmektir. Mallarımızın şükrü ise zekâttır, sadakadır. Zekât, zengini cimrilik hastalığından, aşırı mal hırsından kurtarır; ona cömertlik ve kendi alın terinden bir pay verebilme, verilen nimete yine kendi cinsinden şükretme hasleti kazandırır. Zekât, toplumda sosyal dayanışmayı güçlendirir, ihtiyaç sahiplerine kardeşlik eli uzatılmasını sağlar.

Muhterem Müminler!

Yardımlaşma ve dayanışma ihtiyacının daha da arttığı şu mübarek ramazan günlerinde zekâtlarımızı ve fıtır sadakalarımızı ihtiyaç sahiplerine ulaştırmak üzere, İslam Toplumu Millî Görüş teşkilatlarına ivedilikle ulaştıralım. Ulaştıralım ki kazançlarımız arınsın, bedenlerimiz ve ruhlarımız huzur bulsun. Ulaştıralım ki kimsesiz, muhtaç, yetim, dul, öğrenci, hasılı yoksul kardeşlerimiz huzur bulsun, mutlu olsun, ihtiyaç sahiplerinin ailece yüzleri gülsün. Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir.”[3] Resul-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz ise şöyle buyurmaktadır: “Mallarınızı zekâtla koruyun, hastalarınızı sadaka ile tedavi edin, dua ile bela ve musibetlere karşı koyun/hazırlıklı olun.”[4] Cumamız mazlumların kurtuluşuna vesile olsun. Allah’ın rahmeti, mağfireti, lütuf ve inayeti üzerinize olsun.

[1] Tevbe suresi, 9:103

[2] Zâriyât suresi, 51:19

[3] Âl-i İmrân suresi, 3:92

[4] Taberânî, Mu’cemü’l-Kebir, Hadis No: 10044

Hutbe-Türkçe

Hutbe-Almanca

Hutbe-İngilizce

Hutbe-Fransızca

Hutbe-Arapça

Hutbe-Hollandaca

Hutbe-Danca

Hutbe-İsveççe

PHP Code Snippets Powered By : XYZScripts.com