“23 Kasım 1992 tarihinde, iki kız çocuğu ve anneanneleri yanarak hayatlarını kaybetmiş; dokuz kişi ise yaralanmıştı. Kundaklamayı iki aşırı sağcı gerçekleştirmişti. Siyasetçiler ise, böyle bir şeyin bir daha asla olmaması için ellerinden gelen her şeyi yapacaklarına dair söz vermişlerdi. Bugün geldiğimiz noktada ise, bu sözün yerine getirilmediğini, hatta tam tersi yönde gelişmeler yaşandığını görüyoruz.

Bugün biliyoruz ki, NSU terör örgütü, Almanya’nın bir ucundan diğer bir ucuna cinayet işleye işleye gidebilmiştir. Aynı şekilde, biliyoruz ki, siyasetçiler, yaşanan her benzer olaydan sonra aşırı sağcı bir arka planın olabileceğini alelacele ihtimal dışı bırakmışlardır. Hatta soruşturma sürecinde, dökümanların yok edildiğine ve katillerin çevresinde bulunan istihbarat memurlarının (V-Mann) korunduğuna dahi şahit olduk. Ve bugün yine biliyoruz ki, bu tarz skandallar karşısında da pek bir şey değişmeyecektir. Zira emniyet kurumları için yapılan reformlar, göstermelik birtakım düzenlemelerden öteye gitmemektedir.

Mölln’den 21 yıl sonra, hâlâ, ‘yabancı’ varsaydıkları suçsuz insanları öldüren aşırı sağcıların gündemimizi işgal etmesi endişe vericidir. Daha endişe verici olan ise, ‘eksiksiz şekilde açıklığa kavuşturma’ girişiminin şu ana kadar cevaplananlardan daha fazla soru doğurmuş olmasıdır. Böyle bir durumda, aşırı sağcılığa karşı kararlılıkla mücadele etmeye ilişkin siyasi bir iradenin bulunmadığını düşünmemek elde değildir.

Olayın mağdurlarının, yaşamak için tercih ettikleri ülkelerinde kendilerini kurban olarak hissetmek zorunda kaldıklarını ve bu durumla başetmenin güçlüğünü tahmin edebiliyoruz. Bu nedenle, Mölln kundaklamasından sağ olarak kurtulanlara Allah’tan metanet ve sabır diliyoruz. Bugün olduğu gibi yarın da desteğimiz onlarla birlikte olacaktır.®