Cemiyet Haberleri
Kurban Kampanyası: “Endonezya-2: Kurban günlüğü”
10 Aralık 20081.Gün: 5 Aralık 2008
Havaalanına giderken bindigimiz taksinin Pakistanlı Müslüman şoförüne Endonezya’ya “Kurban Görevlisi” olarak gittiğimizi söylediğimizde, çok şaşırdı ve bize bu iş için kaç para aldığımızı sordu. Biz de bu işi Allah (c.c.) rızası için yapdığımızı söylediğimiz zaman, çok duygulandı. Taksi ücretini almadığı gibi, bir kurban da kendisi verdi. Kardeşimizin bu davranışı bizi çok etkiledi.Tam motive olmuş bir şekilde, 25 dakika rötar yapan uçağımıza bindik.
Resullulah’ın (s.a.v) bir Hadisi şerifi vardır: “Yolculuk zahmetdir” der. Dünyanın en modern ve konforlu uçaklarıyla bile yolculuk zahmetli oluyor, bunu bir kez daha yaşıyarak gördük.
Almanya’dan bizler (Zafer Erten, Adem Soyyiğit, Vahit Bilmez) ilk sevincimizi, 6 saatlik uçak yolculuğundan sonra Avusturya’dan (Sefa Varsan) ve İngiltere’den (Ufuk Seçgin) Kurban Kampanyası’na katılan ekip arkadaşlarımızla ilk buluşma yerimiz olan Dubai’de yaşadık.Tabii ki bu arada, değişik zamanlarda geldiğimiz için buluşma noktamızdaki heyecanımız bir kat daha arttı. Ama buluştukdan sonra insanda yorgunluk filan kalmıyor.
Dubai’de ki dört buçuk saatlik bekleme esnasında, yeni yapılan üçüncü terminaliyle daha bir güzelleşen ve modernleşen Dubai Uluslararası Havaalanı’nı yakinen gezme firsatımız oldu. Müslüman bir ülkenin böyle muhteşem bir yapıya sahip olması bizi gururlandırdı. Avrupa’daki pek çok metropolün havaalanından daha bir görkemli ve modern. Gönül isterdi ki, Türkiyemizin de böyle havaalanları olsun.
Dubai’ye gelmek, yolun yarısı bile değildi. Daha uzun yolculuğumuz Dubai – Jakarta yolculuğu idi. Dokuz saat sürmesine rağmen, Emirates’in modern uçakları ile, mükemmel denilebilecek hizmetiyle bu yolculuğumuz oldukça zahmetsiz geçti. Müslüman bir uçak şirketi olması hasebiyle, elhamdülillah her şey Müslümanların da hassasiyetleri dikkate alınarak planlanmış. Mesela bizi çok etkileyen bir olaya şahit olduk: Yolculuk esnasında uçakta bulunan namaz kılınan bölümde bulunan monitör sayesinde Kabe’nin ne yönde kaldığını görüyor ve ona göre kıbleye dönebiliyorsunuz. Biz Müslüman olarak bundan gurur duyduk.
İlk önce çeketler, daha sonra kazaklar ve daha sonra çoraplar çıkarıldı. Çünkü eksi birlerden, ikilerden, artı otuzlara, otuzbeşlere gelmişdik. Jakarta Havaalanı’na iner inmez, o ılık ve yapışkan tipik tropikal klima adeta yüzümüze çarptı. Nefes almakta zorlandık. Ama, PKPU’lu kardeşlerimizin güler yüzlü bakışları ve bizim yolumuzu bekliyor olduklarını hissetmemiz, bize tüm sıkıntılarımızı unutturdu. PKPU’yu, gayretli çalışmalarını ve dünya tatlısı çalışanlarını ilerdeki günlerde detaylı olarak anlatacağız.
İlk çalışmamız Jakarta Havaalanı’nda, bölgelere yollanacak ekiplerin belirlenmesinin istişare edildiği toplantımız ile başladı. Londra’dan Gurup Başkanımız Ufuk, Avustralya’dan genç kardeşimiz Sefa, Almanya’dan Zafer, Vahit ve Adem’den oluşan beşli Endonezya ekibimizi ikiye ayırdık. Ufuk ve Adem’i toplantıdan hemen sonra hava yolluyla Papua adalarına yolladık. Biz üç arkadaş da Jakarta ve Aceh Bölgesi çalışmalarını üstlendik. Avrupa ile Endonezya arasındaki 6 saatlık zaman farkınıda hesaba katarsak, kaç saat sonra yataklarımıza gittiğimizi kimse hatırlayamadı. Gün bitmiş, yeni gün çoktan başlamıştı bile.
2.Gün:6 Aralık 2008
İkinci günümüz, belkide boş olacağımız tek gündü. O günü en verimi bir şekilde değerlendirmek için, PKPU’lu kardeşlerimiz dopdolu bir gezi programı hazırlamışlardı. İlk ziyaretimizi, 1945 yılında Hollandalılara karşı verdikleri dillere destan bir kurtuluş savaşı sonrası özgürlüklerine kavuştuklarını sembolize eden İstiklal Anıtını ve Kurtuluş Tarihi Müzesi’ni ziyaretle başladık. Aynı zamanda Endonezya’nın, şu ana kadar yaşadığı sürecin ve verdiği mücadelenin de tarihini anlatan bu müze günlük olarak da yüzlerce ögrenci tarafından ziyaret ediliyormuş. Bir öğretmenin öğrencilerine nasılda gururla bahsettiğine şahit olduk.
İnsan Jakarta’ya giderde hiç uzak doğunun en büyük camiisi olan İstiklal Camii’ni ziyaret etmez mi? Üçyüz elli bin insanın aynı anda namaz kılabileceği bir camii düşünün: Muhteşem ve görkemli!. Tüm Endonezya’lıların gururla bahsettikleri bir yapı.
Detaylarına fazla girmek istemiyoruz ama, bu camiinin her köşesi birşeyleri sembolize ediyor; mesela üç duvar etrafında yükselen beş kat, İslam’ın beş şartını, minarenin 114 metre yüksekliği, Kuran’daki 114 Sureyi, minarenin şerefeleri arasındaki otuz santimlik mesafe, Kur’an’ın 30 cüzü vb…
Tabiiki böyle büyük bir camiyi ziyaret kısa sürede olmuyor. Bize klavuzluk eden camiinin sorumlu müdürü Murteza, bu ziyaretimizi bize bir davetiye vererek de ödüllendirdi. Bu davetiye; ertesi günü kılacağımız Bayram Namazı için bize camii içinde bir yer ayarlanacağını ve giriş kapısı olarak da protokole ayrılan giriş kapısnıı “Es-Selam” kullanabilecegimizi müjdeliyordu. Bunun nekadar önemli olduğunu ertesi gün, Bayram Namazı icin camiiye gittiğimizde anladık.