İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Genel Sekreteri Ali Mete Uluslararası Af Örgütü’nün yayınladığı yıllık insan hakları raporu münasebetiyle bir açıklama yaptı. “Dünya genelinde insan haklarının altının oyulduğu görülüyor. Bu oldukça üzücü bir durum. Ancak daha üzücü olan, demokratik hukuk devletlerinin bu durumu giderek daha fazla görmezden gelmesi.” diyen Mete sözlerini şöyle sürdürdü:

“İnsan haklarının dünya genelinde gittikçe daha da görmezden gelindiğine şahit oluyoruz. Uluslararası Af Örgütü’nün son yıllık raporunun ortaya çıkardığı acı gerçek bu şekilde. Çarpıcı ve tehdit edici olan, bunun yerel bir sorun olmakla kalmayıp giderek daha yaygın hâle gelmesi. Ukrayna’daki savaş kadar Filistin’deki savaş, Çin’de Uygurlara uygulanan zulüm ya da Güney Sudan’daki kanlı iç savaş da bu duruma katkıda bulunuyor.

Bilhassa endişe verici olan, bu tip durumları düzeltici mekanizmaların da işe yaramaması. Demokratik hukuk devletleri de ulusal ve jeopolitik çıkarları söz konusu olduğunda, kimin saldırgan kimin mağdur olduğuna bağlı olarak başka tarafa bakmak ya da çifte standart uygulamak suretiyle yanlış bir tutum sergiliyorlar. İnsan hakları ihlalleri ve savaş suçları karşısında sessiz kalmaya, bunları mazur görmeye, hatta silah tedariki ile desteklemeye oldukça istekli oldukları görülüyor. Değerler bu gibi durumlarda söz konusu bile olmuyor.

Bu yanlış tutum demokratik devletlerin iç politikalarında da devam ediyor. Mülteci politikasını ele alacak olursak, örneğin Birleşik Krallık insan hakları açısından tartışmalı üçüncü ülkelere insanları sınır dışı etmek için yargı kararlarını görmezden gelecek ya da yasalarla geçersiz kılacak kadar ileri gitmiş durumda. İngiliz hükûmeti planlarını hayata geçirirken, ‘merkez’ Alman siyasiler de bu uygulamanın yaygınlaşması umuduyla Ada’yı ilgiyle takip ediyor.

İslam Toplumu Millî Görüş olarak bu gidişatı büyük bir endişeyle izliyor ve uluslararası toplumu aklını başına almaya çağırıyoruz. İnsan hakları söz konusu olduğunda ne bir ‘ama’ ne de bir mazeret olabilir. Ahlaki pusulayı gözden kaçıran herkes eninde sonunda ölçüyü de kaybedecektir. Bu bizim kabullenemediğimiz ve kabullenmek istemediğimiz bir tutumdur.

Masum insanların öldürüldüğü, zulme maruz kaldığı ya da yaralandığı her yerde insanlığın bir parçası ölür. ‘Kim bir insanı öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur; kim de bir insana hayat verirse bütün insanlara hayat vermiş gibi olur.’ (Mâide suresi, 5:32) Bizim pusulamız, imanımız gereği düsturumuz budur. Bunun için çabalayacağız ve yorulmadan bunu talep etmeye devam edeceğiz.”